Türk Tarihinde Kültür Emperyalizmi

      Türk Tarihinde Kültür Emperyalizmi

      TÜRK TARİHİNDE KÜLTÜR EMPERYALİZMİ

      İnsanlık tarihi boyunca birçok medeniyet gelip geçmiştir ama bu medeniyetlerden Millet olabilmeyi başaranlar bir elin parmaklarını geçmez. İşte o Millet’lerden biri de Türklerdir. (Diğerleri; Çin, Acem, Arap, İngiliz, Alman, Rus vb… ) Millet derken kastedilen aynı genetiğe sahip topluluklar değil aynı ülküye inanan farklı unsurların birliğidir. Bu anlamda baktığımızda Türk Milletinin yanına koyabileceğimiz 2. Bir Millet de yoktur. Çünkü tarihi boyunca kendisinden çok daha fazla nüfusta farklı unsurlar ile karışıp da kendisi kalabilmeyi başaran başka bir millet yoktur. Bu durum Türk Kültürünün gücünün ve büyüklüğünün delilidir.
      Bir ülke düşünün ki son 50 senedir ekonomik krizlerle yaşıyor. Birliğine, dirliğine karşı yüzlerce provokasyon yapılıyor (Çorum, Maraş, Sivas vb.) ama hala bu birlikteliği parçalanmıyorsa bunun tek sebebi farklı unsurlar ile birlikte yaşayabilme pratiğinin çok güçlü olmasıdır.
      Türk Milleti diğer tüm milletlerden çok farklı özellik taşımaktadır. Diğer kültürlere kapalı olmadığı için hemen o kültürlere adapte olmakta ve kendisinden farklı bir görüntüye sahip olabilmektedir. İşte o zaman kurdukları dirlik ve düzen de yer ile yeksan olmaktadır. Bu kadar devlet kurmamızın en önemli sebeplerinden belki de en önemlisi budur. İşte bu durumu önleyebilmek için tarihteki bazı Türk Devlet liderleri zaman zaman çok önemli kararlar almıştır. Ben bu liderlerden 3 tanesinin Türk Kültürünün günümüze kadar korunarak gelmesinin çok büyük emekleri vardır. Bunlar Bilge Kağan-Kül Tigin-Tonyukuk ile Karamanoğlu Mehmet Bey ve Atatürk’tür. Bu gün hala Türk Milletinden ve Türk Kültüründen söz edebiliyorsak bunların çok büyük emeği vardır. Farklı tarihlerde yaşamalarına rağmen bu liderlerin ortak özellikleri yok olmakta olan (Unutturulmaya çalışılan, yok sayılan) bir kültüre sahip çıkmaları ve onu günümüze intikal ettirecek tedbirleri almalarıdır.
      Orhun Yazıtlarında Bilge Kağan ve Kül Tigin milletine sesleniyor ve diyor ki;
      ,
      "Ey Türk! Çin’in Yumuşak İpeği ve Güzel Kadınına aldanma. Eğer bunlara aldanırsan kız çocukların Çin Sarayında cariye erkek çocukların ise köle olur. Türk Oğuz beyleri, ulusu işitin; üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk ulusu, ilini töreni kim bozabilir?”

      Bu mesajda söylenmek isteyen çok açıktır. Eğer bir millet kendi kültürünü kaybeder ve başka kültürlere benzerse artık kendisi değil başkasıdır. Başkası olunca da artık hür değil esirdir.
      İşte bu mesajı anlayan ve algılayan tarihteki diğer liderlerden biri de Karamanoğlu Mehmet Bey’dir.
      Anadolu’yu yurt tutan Türklerin büyük beyliklerinden biri olan Karamanoğulları Türkün Türk kalabilmesinin önce dil ile başladığını görerek milletine günümüz tercümesine göre söylersek şöyle seslenir;

      Değerli Türkmen Beylerim! Türkçeyi sevmek ve anlamak için önce, Türk milletini sevmek, milletimizin, bir tarih boyunca emek verip meydana getirdiği her milli eseri sevmek ve anlamak lazımdır. Her millet kendi ikliminin lisanını söyler. Eğer o lisanı yok sayarsanız, o milletin yaşamasını sağlayan, varlığını devam ettiren hayat damarları tahrip edilmiş olur. O millet yaşayamaz. Milletlerin dilleri üzerinde söz sahibi olacakların dili, milletten ve milli mazide ayrı bir varlık gibi görmeleri büyük gaflettir. Maalesef bugün Türk milleti tarih sahnesinden silinmek gibi, çok tehlikeli bir noktada durmaktadır. Kıymetli Türkmen Beylerim! Milletimiz ihanete uğramıştır, doğrudur. Farsça ve Arapça buğu devletin resmi dilidir. Bir günde değişmesi mümkün değildir. Devlette devamlılık esastır. Türkçemizin yeniden ihya edilmesi için, gereken her şey yapılmalı. Fakat devlet işlerinin yürütülebilmesi için Türkçenin yazı diline dönüştürülüp, zaruri ihtiyaçları karşılayacak düzeye ulaştırılması lazımdır. Türkçeyi hızlı bir şekilde yaygın hale getirebilmek, ancak eğitim dilinin, Türkçe olmasıyla mümkündür. Değerli Türkmen Beylerim!
      "ŞİMDEN GİRÜ HİÇ KİMESNE KAPUDA VE DÎVÂNDA VE MECALİS VE SEYRÂNDA TÜRKÎ DİLİNDEN GAYRI DİL SÖYLEMEYE."


      İşte bu fermandan sonra Türk Milleti tarihinde yeni bir hamle başlatır. Bu fermanın etkileri o kadar önemli olur ki tarih Anadolu’da Selçuklu ve Osmanlı gibi iki İmparatorluk çıkarır.
      Osmanlı yıkılmış ve Genç Türkiye yedi düvele karşı kavgadadır. İşte o kavganın devam ettiği ve Yunan’ın Polatlı önlerine kadar geldiği günlerde

      Afyon’da tarlasını süren 2 köylüye ordunun subaylarından biri sorar; “Neden memlekette kavga varken ve herkes cephede iken sizler cepheye gitmediniz de köyünüzde kaldınız?” Köylülerin cevabı acı vericidir; “O savaş Türkleri; “Biz Müslüman’ız!”

      Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’daki genel durum aşağı yukarı böyleydi. Yani milletin büyük bir kısmı Türk olduğunu bile bilmiyordu. Osmanlı’nın hükümranlığı döneminde devlet politikası Millet ve Vatan kavramı değil de ümmet kavramı üzerine kurulduğundan millet ne olduğunu bile unutmuştu. Oysa 1789’da gerçekleşen Fransız Devrimi Millet kavramını dünyaya yaymaya devam ediyordu. Osmanlı’nın hakim olduğu coğrafyadaki hemen her unsur Milli Benliklerini öne çıkartarak isyan ediyor, hemen her gün ülkenin bir bölgesinde isyanlar çıkıyordu. Önce Balkanlar sonrasında Arap yarımadasında çıkan isyanlar Osmanlı’yı gittikçe küçültüyordu. Osmanlının hemen her unsuru kendi devletlerini kuruyorlardı. Oysa Osmanlı’nın Anadolu tebaası ne olduğunu bile bilmiyordu. İşte bu günlerde ortaya çıkan Türk’ün son lideri ise Mustafa Kemal Atatürk idi.

      Atatürk önce yeni devlet Türkiye Cumhuriyetini kurdu. Sonra tüm gücü ile Türk Kültürünü sahiplendi. Türk Dil Kurumunu kurarak Millete dilini geri vermeye çalıştı. Türk tarih kurumunu kurarak ona unuttuğu kimliğini hatırlattı. Anadolu’da bir Türk Milleti yarattı. Ona yeni hedefler verdi. Bunu yaparken de milletini arkasına aldı.
      Bakın ki Atatürk Türk dili ve Türk kültürü hakkında neler diyor. Ben onun bu konudaki onlarca sözünden bazılarını vereceğim. Diyor ki;

      “Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”

      Kültür konusunda ise;

      “Türkiye Cumhûriyetinin temeli kültürdür. Bu sözü burada ayrıca izaha lüzum görmüyorum. Çünkü bu, Türkiye Cumhuriyetinin okullarında bir çok vesilelerle eser halinde tesbit edilmiştir.
      Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden mânâ çıkarmak, intibah almak, düşünmek, zekâyı terbiye etmektir.
      [/B]

      Atatürk’ün bu seslenişi ile Bilge Kağan-Kültügin-Tonyukuk’un ve Karamanoğlu Mehmet Bey’in seslenişi arasında bir millete sahip çıkma açısından hiçbir fark yoktur. Onun yaptıkları ve yapmak istediklerini biliyoruz ama günümüze gelindiğinde sonucun farklı olduğunu görüyoruz. Çünkü görüntüler bize bir ihanetin işret ediyor. Ülkenin herhangi bir bölgesinin bir sokağında asılan tabelalara bakmak bile bu gerçeği göstermiyor mu? İhanetin şu andaki görüntüsü özenti ile izah edilse de arkasında bilinçli bir politika olmadığını kimse söyleyemez. Savaş meydanlarında yıkamadıkları bir milleti kültür emperyalizmi ile yıkmak isteyenlere elbette ki Türk Milletinin bir cevabı olacaktır.

      Not: Bu konu çok daha ayrıntılı bir araştırma ve emek gerektiriyor. Şimdilik kaydıyla ve basit yöntemler ile ulaşabildiğin bilgilerden küçük bir kısmını buraya aktardım. Üzerine onlarca kitap yazılan böyle bir konuyu her genç mutlaka araştırmalıdır. Memleket sevdası sadece kuru bir sevgiden ibaret olmayıp kendini ve karşındakileri de tanımak gerektirir. Tanımak için de okumak, bıkmadan usanmadan okumak gerekir. Günümüz dünyası İnternet üzerinden bize hemen her kaynağı ücretsiz sunuyor.
      Cumhuriyet sizlerden okuyan, araştıran, değerlendirip yorumlayan, kendi ideolojisini yazabilecek kadar bilgi, beceri ve yetenek istiyor. Bunu yapamadığınız takdirde emin olun ki amaçları sizlerden farklı olan farklı ideolojilerin figüranı olmaktan öteye bir işleviniz olamaz.
      Selam ile..
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...

      Türk Kültürü...

      Türk milleti tarihi boyunca türlü oyunların esaretinde kalmıştır.

      Türk milletinden ağzı yanan her millet, sıcak savaşda somut sonuç alamadığından önceden belirlenen hedeflerini(stratejilerini) soğuk savaş üzerine kurmuştur. Bu soğuk savaşların başında da bana göre KÜLTÜR gelir.

      Ülkemizin son asrına bakıldığında gözler önüne serili bir sürü örnek vardır. Bunlardan bir kaçı;

      a-) Bir milletin her iki evladına ayrı fikirleri benimsetip, birbirine düşman eden akımlar. (Sağ-Sol çatışmaları. Fikir akımları kültürle ne alaka demeyin, düşünün;))

      b-) Türkçenin üzerine kurulan dil bilim akımları. (Türkçe veya Türkçeye uyarlanmış kelimelerdense yabancı kelimelerin kullanılması. Pastane-Patisurre, ..., gibi.)

      c-) Batı medeniyetine olan yanlış özentiler ve bunun akabinde gelişen kültürel akımlar. (Noeli, modası, ..., gibi. Bilimsel anlamda çok az:()

      d-) Dini anlamda ceryan eden akımlar. (Alevisi, Sunnisi, ..., gibi.)

      e-) Laiklik akımları. (Yok baş örtüsü, yok türbanı, yok çarşafı gibi.)

      ...

      şeklindedir.

      Ne bunları saymaya, ne de yazmaya zaman yetmez.(Yüzeysel bir şekilde ifade etmek istedim. Umarım herkes anlar.)

      Saydığım maddelerden alında, saymadığım maddelere varana kadar tüm akımlar Türk milletinin mağdur edilmesine yöneliktir.

      Allahın kelamından şaşmadan, örf, adet ve geleneklerine bağlı, atalarımızdan bizlere yadigar kalanları koruyup kuşak kuşak yeni nesillere aktaracak şekilde nice insanlar ümid ediyorum.

      Bir söz eklemeden geçemeyeceğim:

      Çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden rahat yaşama yollarını aramayı itiyat haline getirmiş milletler evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra istiklallerini kaybetmeye mahkumdur.

      Mustafa Kemal ATATÜRK.

      Atamızın bu güzel ve anlamlı sözünü kendimize pay edinip ders çıkartabilirsek ne ala.

      Lütfen! Lütfen dış mihrakların türlü oyunlarına alet olmadan güzel güzel yaşayalım.

      Dilimize, dinimize, kültürümüze ve tüm değerlerimize sahip çıkarak ebediyen yaşatalım.

      Bizlere miras kalan KÜLTÜRÜMÜZÜ, bize yakışır bir şekilde yeni nesillere aktaralım.

      Paylaşım için teşekkür ederim Şakir amca. Eline sağlık. Çok güzel bir konuya değinmişsin. Sağol.

      Allahın selamı üzerinize olsun.

      Saygılar...
      Hayat, bir ipin iki ucu arasındadır. Ya baş ucundasınız, ya son ucunda...

      Bilal ÇAKIR