İstemem

      kayıplardasın ...

      kayıplardasın,
      en çocuksu halinle özlediğim...
      akşam güneşi gibi ,
      loş bakışların..
      bırak alsın beni,
      dağ meltemleri de,
      yine sensizliğe alışayım.
      yıllarca ;
      öyle boş ,
      ve en kesif ayrılık iklimlerinde,
      düşekalka yürüyen,
      ben değil miyim ?
      sen ayrılıklar acısını bilmezsin hem.
      kayıplardasın,
      bir gülüş kadar sıcak,
      en korkulu saatleri akşamın,
      hiç bilmediğim ...
      öyle saf, öyle temiz....

      hasan şişman _ ist.- aralık.2005
      " akıl ve gönül ; insan ...

      işte terkediş...

      ayrı dünyalar,
      ikliminde güz,
      yaz sevinci,
      kış yorgunluğunda ertelenen bir bakış.
      sevincinde de hep keder gizlidir,
      özleminde dağlar karası bekleyişleri,
      bir peri masalı,
      şiire inat,
      gök gürlemesi ilkbahar maviliğinde.
      şimdi rüzgarın dilini konuşur,
      kırlangıç sürüleri,
      belki kırlardan haber getirir,
      sevdaya dair...
      kimbilir ;
      kararsız adımlarda söz niye bekler ?
      gülüşler,
      herdaim yıldırım olurken,
      ayrı dünyalar ;
      burçlarında yelkovan akrebi sahiplenir...
      üst üste sorular,
      cevapsız saatlerin.
      bir kalem yazmayagörsün,
      dizede en mahzun kelimeleri..
      ve ay gece olup,
      sise karışır ;
      ışığı yanakta feda olsa da...
      oysa iki hece ,
      gidip beklenen ;
      biri sen biri ben ,
      işte terkediş.


      h.şişman- 05- ar.- ist.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      son defa yolculuğa çıkar mı insan ?

      son defa,
      yolculuğa çıkar mı insan ?
      son demet, son çiçek......
      bir demet düş mavisidir,
      oysa ki aşk.
      ayrılıklarla çağıldayan bir yurda,
      körpe kurşunlara gelmişsin,
      boynunda rüzgarın atkısı ,
      ipeksi,
      gözlerinde nem ;
      bir korkuya gebesin yine,
      bir umuda.
      son defa,
      sonsuzluğa elveda deyip,
      o aşkı terennüm ettirir mi ?
      bulur mu bilgeliğinde,
      hayatı, yalnız ?
      anlar mı delice şafak vakitlerini ?
      elimde kalem kutusu,
      mızrağında gözyaşı,
      her yazdığım,
      aşkın destanının hikayesidir..
      bir uzak, bir gülüş gibi,
      ve hatıralar dolusu,
      son bahar yapraklarıdır ;
      dize diye dökülne.
      sor beni,
      ayrılıklara sor,
      dağ başında bir çalılığa,
      en sarhoş naralarına,
      kasvetli tepelerin..
      işte soruyorum ;
      son defa yolculuğa çıkar mı insan ?


      hasan şişman- aralık- 05- İst.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      sarmaşık gülüm ...

      kar yağdı ;
      sarmaşık gülüm,
      her dalında şimdi bir akşam gizlidir...
      son dokunuşun,
      tebessüm maviliğinde kaldı.
      gittin,
      bir ömür bıraktın ardından;
      kimsesiz çocuklar gibi,
      beklemeyi bilir misin ?
      sarmaşık gülüm,
      en kasvetli vuruşu gördüm,
      delice bakışlarında...
      kar yağar,
      dilek umut olur...
      senle başlayan gün,
      sensiz nasıl biter ?
      bir karanlık etrafı gezinir
      ve sevda sözüdür,
      billur yapraklarında soğuyan aşk iksiri.
      geceye nazım geçmedi,
      uysal dizelerimde,
      alıngan duruşlarım bundandır.
      sarmaşık gülüm;
      söz verdim,
      sana değil ki sözüm,
      kendimi yıldızla bağıtladım.
      yiğitçe bir başlangıçtır,
      oysa ki bu susuşum ;
      dilimde çığlığım
      ve dağ gibi sarıldığım...
      üç deniz ayırdı bizi,
      bir sen, biri ben,
      öteki çağlar boyu yolculuk...
      şimdilik susuyorum;
      doğmasın tomurcuğum.
      sarmaşık gülüm ;
      öyle gizlenme benden,
      esaret ;
      senden ayrıldığım son gündür..
      karlar buğday tanesi gibi,
      seni hatırlatıyor,
      bir damlanın öyküsüdür,
      belki de dinlediğin...
      periler gece çıkarmış,
      anımsa ;
      çalakalem anlattığım,
      kış uykusunun baharla bitmesidir.
      sesimde şafak yorgunluğu var bilirsin ,
      ve sen ;
      söylediğim en güzel türküsün.
      deruni bir bestedir,
      çağlayan ışıltısı gözlerin;
      öyle kor ateşlere attın,
      yürek çelimsizdir,
      sendeki son bakıştan..
      hem yakın, hem uzak;
      tepetaklak yuvarlanışı gibi,
      yosun tutmuş bir taş misali..
      sarmaşık gülüm ;
      beni de sarsana,
      baksana,
      sevda sessizliğinde,
      boyun büküşüm bundandır.
      heceler durup durup parlıyor,
      sabah gezmelerinde adını anıyorum,
      kalbimde kurduğun taht, senindir ;
      köklendi sevda tohumunda,
      sevginin bereketi,
      masalsı muştuların gerçekliği sendedir.
      sarmaşık gülüm ;
      nazında içselleşmiş karasevda gizlidir,
      sen gittin,
      bekleyen yola koyuldu;
      hasreti kucak kucak selamlarla değişmiş,
      bekliyor...
      martılar bir şarkıyı mırıldanıyor gibi...
      sen uzak,
      ben kördüğüm sularında bulutlu maviliğim,
      ısmarlanmış kutsallığında aydun kanatlarda doğmuşum,
      resmine ne hayaller adadım bilirsin,
      sarmaşık gülüm ;
      kaç yüzyıl sürer bilmiyorum,
      feza öyle çöküyor üstüme,
      son sözü söylemeden...

      hasan şişman.
      ocak-2006- ist.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      bekler ...

      bir yalnızlıksın yanıbaşımda,
      aşka tövbe eden suskun duruşun...
      yılkılar ovadan dağlara yürür,
      bir sessizle devam eder yolculuk.
      menekşe yaprağında yeni bir umut,
      tökezlenen gülüş göçmeye başlar.
      bir ayrılıksın yanıbaşımda,
      üç deniz ötesinden sonsuz bekleyiş,
      ve şimdi bekleyen çaresizliğim...
      hatıra olup da resmini çizer,
      en olunmaz izdüşümü,
      ılık rüzgarın ;
      itiraf kalbimde söz diye bekler.
      bir tebessümsün yanıbaşımda,
      sevdaya inat öyle gidişin...
      ne bitmez geceler sabaha şahit;
      kış mevsiminde kar beyazlığın,
      yüzünün aklığıdır göze yansıyan;
      heceler ruhuna uçmayı bekler.
      son beste dökülür ansızın gelen,
      merhaba tonunda kararsızlığın...
      bir dünya duruyor yanıbaşımda,
      fezada asılan ay hükmündeyim,
      başım işte öyle dönüp duruyor ;
      ismine adanan ruh seni bekler.

      hasan şişman
      2006-ocak-İst.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      Kaideli bir türkü tadında sevmeli,

      Kaideli bir türkü tadına sevmeli,
      Uçarı gülüşleri neylesin gönül ?
      Ağlamalı bir vakit,
      Yine de gülmeli, sarhoş olmalı,
      Yaşamalı sevdanın her halinde...
      Beklemeli çokça bir de,
      Ki bir bulut kaçışıdır,
      Bir rüzgar kalıntısıdır,
      Issız bozkırda kalan,
      Kuru dağ çalıları...
      Kaideli bir türkü tadında sevmeli,
      Hissetmeli aşk yalnızlığını,
      Çelimsiz hecelerde.
      Olmalı ;
      En unutuş haliyle yeniden başlamak için,
      İşte kararsızlığında..
      Üç adım, üç yaşam , üç deli hey hey narasıyla,
      Dağları asmalı bir de ,
      Çığlık sessizliğinde ;
      Ki umut, tükenen bir başlangıçtır her zaman,
      Sevmeyi öyle bilmeli ...
      Gülüşlerde bilinmedik itiraflar gizlidir,
      Hasret damlalarına denk,
      Duyumsamalı...
      Bazen uslu bir çocuk olmalı,
      Söz dinlemeli her vakit,
      Unutmalı ,
      Her an yeniden hatırlamak için,
      Öyle düşünmeli durup...
      Kapamalı dünyaya gözlerini,
      Açmalı gül tomurcuğunda mutlu çeşitlemelere,
      Çiğ damlası kırıntısında...
      Sevmeli, sızlamalı bazen yürek,
      Ah etmeli kendine,
      Kor halinde yanmalı,
      Yakmalı yüreklice ;
      Kaideli bir türkü tadında sevmeli,

      Sevmek yaşamaksa eğer.



      Hasan Şişman

      İST. Ocak - 2006
      " akıl ve gönül ; insan ...

      şiir denemelerinden ...

      Kaçıyorum kendimden ;
      Şiir saatlerim yaklaşıyor,
      Bir yolculuk başlıyor,
      Bir kentten haber bekliyorum düpedüz,
      Sevda vurgunu yemişliğimle.
      Türkü tadındayım,
      Suskunluğunda umut gölgelerinin,
      Ve ayrılık çoktan verilen bir emir gibi,
      Çöl aynasında puslu kum taneleri,
      Savrukluğunda hayatı sayıklayıp duruyor.
      Karlar beyazlığında hayat oluyor,
      Soluğumda soğuk gün kokusu,
      Ve öyle her yerdesin,
      Çıldırtan ayrılığında yalnız,
      Beklemekli halimle yine öyle bir başımayım.
      Sen çağlardan bir zaman,
      Devirlerden bir kesit,
      Perili bakışların,
      Küslüğüne anlam veremeyen benle dolup taşıyor.
      Yıkıntı viranelerde bir bahar uyanışı,
      Ellerin fazlasıyla esarete muktedir ;
      Seni sayıklıyorum,
      Zaman yaşandığında şükür dedirtiyor,
      Doğuyor ,
      Akşamın gelişinden anlıyorum ayrılık acısını...
      Daha söylemeden ;
      Türkünün en içten halinde sevdalı kelimeler,
      Seni anlatıp duruyor bilmediğim bir dille,
      Durup gözümü kapıyorum,
      Kalbimde hissettiğim sızı,
      Sana dair ve sen üç devir uzaktasın,
      Seslensem duymazsın belki de,
      Karanlık en ağır tonunda geceyi zifir eden...
      Ağlamaklı duruşun geliyor aklıma,
      Ve çoktan pişman oluşum.
      Yolculuk aman vermiyor,
      Saatler tükenen azmin son habercisi,
      Bekliyorum, ayrılırken attığım adımlarım kadar,
      Üç devir üç telaş ; yassı hüzünler burukluğunda,
      Öyle acı ve keskin misk kokusu gibi katıksız yürüyorum,
      Çevremde evrenin bağımsız sunakları,
      İşittiğim seranat,
      Yalanla kayboluyor.
      Batıyorum belki de ; menekşe çiçeğinde tebessüm kayboluyor,
      Kardelen gibi bel büküp,
      Kafa tutup buzul kümelerine,
      Sözlerim toz olup dağılırken,
      Deniz kırıntısında mavilik olup yürüyorum.
      Mevsimler öyle küs,
      Serin dokunuşu atkı gibi sararken beni,
      Dallardan süzülen taze bir serinliğim ,
      Yolculuk sırtımda parlaklığı kış güneşinin,
      Öyle kamaştırıyor.
      Kaçıyorum kendimden ;
      Sevdanın ateş karası gölge olup donuyor,
      Sayıklıyorum ; bir rüya, karabasan derken,
      Gerçek olup çıkıyor.
      Sen yoksun , ismin bir hayal,
      Kış güneşi ve çağlardan birgün yaşadığım ayrılık saatleri,
      Ben yalınayak çıkarken yokuşları,
      Serpilen özlemlerin zorluğunda tıkanıp kalıyorum;
      Kaçıyorum kendimden ;
      Duraklar zafer sarhoşluğunda,
      İkiz utkulardan medet umarken,
      İsmin dudaklarımdan çıkıveriyor ansızın,
      Heceler düğümleniyor ,
      Kuşatılmış katran karasında esaret mühürlerim,
      Bitmeyen yakınmalarda dururken,
      Gün gökyüzünden kar olup düşüyor,
      Yaşıyorum belki de kar tanesi hükmünde ...
      Üç deniz üç söze denk geliyor ;
      Biri sen, biri ben biri de çağlar boyu yolculuk...
      Kaçıyorum kendimden,
      Sevda, kusursuzluğunda kör kurşun gibi,
      Öyle değiyor,
      Bekliyorum sıranın gelmesini,
      Kanayan ruhun korkusuzluğunda,
      Ateş öemberinde güz..
      Ve şiir son söz olup sarıyor bedenimi ;
      Gecenin aydınlığında gümüş dizeleri gibi.

      Hasan Şişman
      Şubat- 2006
      " akıl ve gönül ; insan ...

      isterdim ki....

      isterdim ki hep güneş gibi parla her sabah penceremde,
      beni al ve kendine kat...
      ben razıydım oysa kış güneşi gibi yaksaydın ;
      ne korkum vardı ne başka bir ürpertim,
      sen yeşili yüksek dağların,
      ben mavisi engin denizlerin ;
      karadeniz gibi buluşsaydık bir sahilde ikimiz..
      ardımızda liman fenerlerinde ayaz,
      mevsim kış ve ben seninle olsaydım.
      olmadı ; ilkbahar bitişinde yaz şıkırtısı,
      kuklalar öyle yapılıp bozulurken,
      biri çimdikliyor benim kolumu,
      kollarım o ağır zincirlere bulaşık,
      bir orda bir burda,
      yalnızlık oyununda kararsızız demek....
      olmasın ;
      vurmasın aydınlığın yüzüme,
      beni sırça saraylarda karşılama hiç,
      evrenin boşluğunda samanyolu kuşağı gibi,
      belirsiz, keşfi zor ; öyle hayaletçe durayım ,
      alma istemem kaydı kesilmişken ,
      esaret kamplarından son sorgum ,
      bana kendini sor, son hecede düşerim,
      düşlerim bir savaş korkusu taşır,
      son sözü söylemeden ırak bakışlarında kümelenmişim;
      varmışım ,
      ha yokmuşum ;
      sen de terk ettin öyle yaz bir kenarda ceza fişimi..
      ellerim kelepçeli dünden kalan sızıyla,
      sen sarhoş adımlarda kala kala bir bakış..
      sen sensin ; erdemliğinde unutkan,
      sen geceye yazılan ay mavisi uzak düşlerinle ,
      şakaları bile kaldırmayan pembe dünyan varsa ki,
      itiraf kararsız damlalarda savruk, salaş ve bitkin olmak...
      öyle yalnız... öyle suçlu .. öyle boş....

      HASAN ŞİŞMAN
      ŞUBAT-2006
      " akıl ve gönül ; insan ...

      ve türkü..işte ağlıyoruz...........

      dağlar dumani dizer,
      kalaşı olmayınca,
      herkes türkici olur ;
      sevdasi gelmeyince.

      çayırda soğuk puar,
      ben içtum kana kana,
      o da ferahluk verur;
      sevdaluktan yanana.

      bahçede asma üzüm,
      daha görmedi gözüm,
      içmedim şirasini;
      dinlenmez benum sözüm.

      h.şişman. tem.-it.05
      " akıl ve gönül ; insan ...

      bizi de yazın ...

      HEMŞİN GÜZELLEMESİ


      Duman derki Elevidun güneşi
      Yağci derki Çatun bulunmaz eşi
      Çele Ensar derki istikbal için
      Çinçiva altında yali güzeldir.

      İbran Osman derki böyle imiş kader
      Küçük Kaza Büyük Hemşin’e yeter
      Hem güzeldir hem de araba gider
      Ayderin yeşili alı güzeldir.

      İzzet Akçal derki doğrudur sözün
      Bizde Hemşin’liyiz bizi de yazın
      Ne için demezsin kör olsun gözün
      Bizim Senoz’un da balı güzeldir.

      Kobal Nazmi der ki bizum Salvizan
      Yeni fenne uygun verilmiş düzen
      Falcı Kadın meval okur çok zaman
      Derler ki onunda falı güzeldir.

      Hasımlık yok olsa bile binde bir
      Adam vurulmaz ki kazılsın kabir
      Efendilik bahri muhiti kebir
      Bu Hemşinin bütün hali güzeldir.

      Şükrü Duman derki bu başta gelir
      Biz hep ileriyi görenlerdeniz
      İstanbulda Darülfünun yok iken
      Hemşin’de Rüştiyeyi kuranlardanız.

      İlk önce medrese bayrağı dikip
      Hemşinde mukaddes tohumu ekip
      Gidip Rusiye’den altını çekip
      Nikoladan haraç alanlardanız.

      Şükrü DUMAN
      " akıl ve gönül ; insan ...

      TOLAR NAZIM DESTANI

      TOLAR NAZIM DESTANI

      Yazan: Murvetun Şemun
      Araştırma: Av. Nihat Sel, Hızır Canbaz
      Yayla göçlerinde eğlenceler yapılır. Horon oynanır, türküler söylenir. Çermeş de (Verçeniğin altı, Hemşin aşağıki köyün yaylası) o akşam gelini, kızı, delikanlısı, Gurbetten geleni herkes toplanmış horon oynayacak. Tolar Nazım da bu delikanlılar arasındadır. Gurbette para kazanmış, evini yaptırmış, Beşlisini almış, şimdide kız arıyor. Onunu için akşam Çermeş meydanında kendini gösterecek. Horon kalabalık ve de Nazım oynatıyor.
      Horonda da bir sarışın kız var. Horondaki türküleri ve komutları Hep sarışınla ilgili vermeye başlıyor ''Hayde Sarıkız, Yandum Sarıkız. Oyna Karakız Yandum Sarıkız) bunu duyan kızın babası şöyle mırıldanır.
      -Bu gece Sarıkızı göreceksin.
      Nazımın bundan haberi yoktur. O gece sabaha karşı saat 4 de dağılırlar Tolar Nazımın evinde misafir kalabalık o da arkadaşının evine gider. Ev yayla evi taşaralarında delikler var ve bu deliklerden tuzak kurulur. 3 Kurşun atılır üçü de isabet eder. Adam hedefi tutturur ve ortadan kayıp olur.
      Nazım ağır yaralanır. Bir anda mahşeri kalabalık Nazımı sala bağlarlar. Dağteri dağını aşarlar. Doktora ulaşacaklar.
      Yolda Nazım yandım su der fakat vermezler. Kurşundan yaralanana su verilmez inancıyla
      Ve Nazım arkadaşlarının omuzunda can verir.

      Bu olayı Murvetun Şemun Destanlaştırır.

      Dokuz Temmuz Bindokuzyüzkırkyedi
      Şenlendi yaylalar her yer gürledi
      Veran kalsun dağlar ömrumi yedi
      Genç yaşumun solduğina yanarum.

      Yaylalar şenlendi ayın dokuzi
      3 kurşun atıldi duydum derinden
      O gece dolmişti Çermeşun duzi Zannettumki yer oynadi yerinden
      Toplandı orada gelini kizi Davrandum silaha çıkmadı kınden
      Bana haram oldi ona yanarum Düşmanumun güldüğine yanarum

      Kara haber geldi köyde duyuldi Salumi alarak millet yurudi
      Dedilerki Tolar Nazim vuruldi Eyvah dedum bu genç ömrüm çurudi
      Hakim Savci mahkemeler kuruldi Bi su verun dudaklarum kurudi
      Genç yaşumun solduğina yanarum Suya hasret gittum ona yanarum.

      Omuzlar ustinde geçtuk Dağteri Ağlama validem bu imiş yazi
      Başumi kaldurdum bi baktum geri Hakkun taktirine olalum razi
      Söyleyup, oynayup, güldüğüm yeri Mevlam sakla Kazim ile Yılmazi
      Son birdaha gördüm ona yanarum. Yok oluşun sazi çalınur bazi.

      Avuç içi kazanarak parayı Çaliştum bakmadum yoğ ile vara
      Yol ustina kurdum sarayi İktisat ederek kazandum para
      Şimdi penceremden asun karayi Beşliler yapturdum vefasuz yara
      Bana haran oldi ona yanarum Yarsuz yanluz kaldum ona yanarum.

      Av. Nihat Sel destanın devamı olduğunu söyler. Bu destan 1947 de meşhur olmuştu Bunu
      Kürt Emrullah sonradan beste haline getirdi fakat sonra da unutuldu.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      UNUTAMIYORUM

      Unut demek kolay gel bana sor bir de
      Unutamıyorum işte unutamıyorum
      Bir şey var şuramda beni kaybeden
      Şuramda tam yüreğimin üstünde
      Çakılı duran bir şey var
      Elimde değil sürüp atamıyorum

      Dalıp dalıp gidiyor gözlerim derinlere
      Kimi görsem biraz sana benziyor
      Seni hatırlatıyor şu bulut şu gökyüzü
      Şu kayalıkları döven deniz
      Şu hüzünlü melodi şu napoliten şarkı
      Bar zamanlar beraber dinlediğimiz

      Unut demek kolay gel bar de bana sor
      Hatırladıkça gözyaşlarımı tutamıyorum
      Dilimin ucunda sen başımın içinde sen
      Kader misin ecel misin nesin sen
      Unutamıyorum işte unutamıyorum


      Ümit YAŞAR
      Doğru olsam ok gibi,Uzağa atarlar beni
      Eğri olsam yay gibi,Elde tutarlar beni
      Hz. Mevlana

      Sensiz ilk gecem,

      Sensiz ilk gecem,
      Ve hayalin bile yok...
      Gece çökmüş üstüme,
      Yalın ve durgun,
      Sayısını bilmediğim yıldızlar ,
      Öyel uzak yerlerden gelen,
      Kanatsız kuşlar gibi ayrılıp gittin...
      Yastığım beni dinliyor,
      Kollarım iki büklüm vazgeçişinde ,
      Kafamda sorular , sorular ...
      Sensizliğin ilk gecesinde ben,
      Izdırap kuytusunda,
      Sakındığım karanlık,
      Çekip de alan gecenin her yanından.
      Kesif bir aykırılık bu belli ; keskin,
      Ne özlenen var , ne de beklenen artık,
      Öyle bilinir ki değişmez kanun ;
      Yarın korkusudur her insanda varolan...
      Gelse de hayalin,
      Dizlerimi eğsem gölge buluşmasında,
      Sesinden sarhoşluğu tadıp,
      İşte desem sen ve senin esaretinde ,
      Sorguçlu kelimeler ...
      Sevdayı yük yerine geceye kervan eden ...


      Hasan Şişman
      İst.- 2006 Mart...
      " akıl ve gönül ; insan ...

      Yoksun , Sen yoksun.........

      Yoksun ,
      Karanlık gecede yalnız ben...
      Ardıma düşler takılmış,
      Soluk almada sabah...
      Yoksun ,
      Kıyısında gezerken zamanı ...
      Kaleler içten yıkılırmış,
      Yürek öyle yanar ki,
      Bir hasrete gebedir,
      Aya uçan bulutlar gibi ...
      Süreğen yelkovanlar gördüm,
      En dakik halleriyle ,
      Sensizlik akkor benzeri sızıntısında,
      Kuşanmış katılığında zaman...
      Sen yoksun,
      İşte sönük yıldızlar,
      Bir başka kenti haber verirken,
      Melodiler ezgilerden bir kesit sunar...
      Modern bilgeliktir böylesi,
      Sen yoksun,
      Yapraklar hür ve sağnak yağmurdan kalma,
      Üç beş gül çeşitlemesi,
      Keenlemyekün babında not düşülen kenara ...
      Ayrık bir kavgadır yaprağı saran ,
      Rüzgarın homurtusu,
      Sen yoksun...
      Vakit daha geç ihtiyar bakışları tutmaya...
      Boğaz ‘da nazlı balıkçıl edasıyla köpürür sular,
      Limanlarda durup durup sicimler bağıtlanır,
      Nerdesin ? diyemeden gidişin ateş çemberi gibi ,
      Bir bilsen ,
      Ezgili bakışlarını özledim desem ;
      Aşkın çarpan katsayısıyla .... ki ,
      Ezgili bakışın esarete muktedir ,
      Ve yankılanır da durur yüreğim her hecende,
      Gittin lodoslar gibi ;
      Sen yoksun ,
      İstemem gelmesin kırlara bahar ....

      Hasan Şişman
      Mart-2006- İst.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      sen yoksun sevdalarımda

      sevgiyi anlamayan sorgulayamayan dünyanda
      herşeyi akılda bulabilirsin elbette biri hariç
      aşkı sevdayı bulamazsın metallarda
      bulsan bulsan izlerini bulursun sevdanın
      sevdalıların aşkın ve aşıkların gölgesi bile olamazsın
      çunkü sen onlara yaklaşamazsın bile
      seni tanırlar aşklar ve aşıklar sen yap hesaplarını
      olurların çıkar olmazlarından arta kalanlar
      aşkın a sına ulaşamazlar zaten sen ulaşabilirmisin benim sevdama
      sevdalarıma boşuna yorma kendini
      sen zaten yoksun benim sevdalarımda aşklarımda
      ___
      VAYY VAYY NE GÜZEL YAZMİŞSEN .BENIMDE ORTA OKUL YILARINDAN EDEBİYAT DERSİNDE
      FUZULIDEN KALAN ŞU DÖRTLUK HALA AKLIMDA.SEVGİYİ AŞKI NE GÜZEL ANLATIYOR.

      FUZULİ RİNDİ ŞEYDADIR
      HEMİŞE HALKA RÜSVADIR.
      SORUN KİM BU NE SEVDADIR
      BU SEVDADAN UTANMAZ MI?


      YANI GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİNE UYARLARSAK.
      FUZULİ SEVDİĞİNE KARŞI AŞK SARHOŞUDUR.

      BU ŞARHOŞLUK ONU HALKA KARŞI REZİL EDİYOR
      .BU AŞK SARHOŞLUĞUNDAN NE YAPTIĞINI BİLMİYOR.
      SEVGİLİSİ BU HALİNİ GÖRMUYORMU NEDEN KARŞILIK VERMİYOR....

      buliguma ...

      beni ...

      Sevdayı kanatlarında sakladı,
      Ilgıt rüzgarlarla besledi ...
      Dağ gülü ,
      Hoyrat bakışınla yor beni...
      Yaşanan değil midir çağlardan birgün ,
      Devirlerden, diyarlardan ?
      Sevdandan medet umdum hep ,
      Yalnızım ,
      Minik ellerinle tut beni ....
      Dağlar karası özlem ,
      Işıltı bilmeceler ,
      Daha dakikalar bitmeden haykırış ...
      Körpe yanaklarına ,
      Bir ufak buse gibi ,
      Kırıntı kelimeler ...
      Aşkı gagasıyla besledi,
      Çelimsizdi büyüttü,
      Tıknaz ağaçlardan sor beni,
      Leylak yuvalarından ..
      Bozkırlar niye böyle kesreti heceliyor ?
      Göç eden bulutlarda şiir yüklü bir damla,
      Düşer yanaktan yavaş ,
      Eline süzülerek ,
      Ben kendimde değilim ,
      Yüreğine kat beni...
      Bir peri masalıydı hiç yazılmamış,
      Okunmamış bir sabah ezanı gibi yarım ...
      Pelikanlar nereye ,
      Nereye sürüklenir ?
      Kırlarda toz yontusu ayrılık haber verir ...
      Sevdayı şimdi bilmem nereye saklayalım ?
      Herkes ömür deyip de gurbete taşınırken ,
      Yorgun bir gülümseyiş türkü diye söylenir ,
      Bakışında bir sır var ;
      O sırla uyut beni ....
      Şimdi ben, ben değilim ,
      Kumral alnımda deniz ...
      Çizilir kertliğiyle ,
      Sana bir anı değil , bir ömrü iletmeli,
      Çıkar o sıcak beklenen sevdamızı ;
      Yanalım, yanalım ;
      Sonsa, sonuna değin ....

      Hasan Şişman
      22.03.2006
      " akıl ve gönül ; insan ...

      Şarkılara inat ...

      Şarkılara inat ...

      Şarkılarda , hep hüzün var ,
      Tepelerde bekleyişinde gündönümü ...
      Kış bitti ,
      Neden terketmez ki beni ,
      Düşen kar damlalarının buğulunda zaman ?
      Hangi hasrete kadar onu bekleyeceğim,
      Hangi iklime,
      Hani yüzyıla ?
      .......
      Şarkılarda, yalnızlık var,
      Tahmin edemediğin kadar,
      Alır götürür kederin en koyu mevsimine ;
      Emekler durursun ,
      Selam dahi gelmezken,
      Köpüklü deniz yakamozlarından ...
      Ah edersin bir de,
      Vahlanırsın ,
      Ömür yettiğince.
      ...........
      Şarkılarda, ayrılık var belki de,
      Bir mısrada olmuyor ki kavuşmalar,
      Ve sen sığınacak bir limanda değilsin,
      Değilsin , arklardan taşmış sular gibi,
      Coşarken,
      Ardında kalem kırıntıları,
      Dil sürçmesi,
      Perişan kelimeler ...
      ..........
      Şarkılarda ....
      Şarkılarda bir masal var , söylenir,
      Hep kendini dinlettirir de durur,
      Kanar yiğitlerin körpe yürecikleri ....
      Dinlersin , başlarsın ağlamaya ....
      .............................
      Yine de bitmez ;
      Sevda denen umarsız imeceler ...
      Şarkılara ,
      Şarkılara inat belki de ....

      Hasan Şişman.
      30.03.2006
      " akıl ve gönül ; insan ...
      matem ...

      arkadaş tesellisini çok görme bana,
      sevmişsem de yüreğini,
      sevmişimdir hem ;
      katıksız...
      aklımdan geçen , kalbine varmaz ;
      biliyorum ,
      yasak bana aykırı düşünmeler ....
      belki uzun bir yolculuğa çıkıyosun,
      gidip de dönmemek gibi,
      ve farkındayım kendini benden ayırdığından...
      sen de unutma e mi ? ;
      ne varoldum senle ilk defa ,
      ne sensizlik bundan sonrası ......
      boğazda ezgilenir türkümüz dalgalarla ,
      kıyılar mavice sessizlikle örtülü,
      sen git ,
      artık ben dinleyeceğim ,
      yalnız başıma ...
      kız kulesi bilir yalnızlık nedir,
      anlarım birazcık martıların dilinden,
      sağ bırakırsa rüzgar sabaha ...
      peşime ölüm takıldı ,
      ölüm ...
      ne hatırlamak şimdi ölümü ,
      ne sensizlik bundan sonrası ...
      demiştim ...
      arkadaş,
      tesellisini çok görme bana,
      sevmişsem,
      en deli vaktinde sevmişimdir ;
      buruk zamanın ...
      gözümde birkaç damla yaşa da kanma ...
      bilirsin bu işleri ;
      matem yalnız benim değil ,
      birazcık da senindir....
      unuttum çoktan,
      işte ;
      dağladığım bir yaradır şiir döküntüleri,
      sayıklayıp da durur ;
      ........
      ne varoldum senle ilk defa,
      ne sensizlik bundan sonrası ..
      sonrası ...

      şimdi git ayrılığı yolcu etmeye...


      hasan şişman
      06.04.06
      ist.
      " akıl ve gönül ; insan ...