AB`den Milyarlarca Euro Hibe Alan Sivil Toplum Kuruluşları

      AB`den Milyarlarca Euro Hibe Alan Sivil Toplum Kuruluşları

      Bir öğretiyi, düşünceyi, inancı, siyasi görüşü başkalarına tanıtma, benimsetme ve yayma amacıyla, her tür iletişim aracı kullanılarak sözle ve yazıyla yapılan tüm eylemlere, propaganda denilir.


      Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi, propaganda tek yanlıdır.
      Propaganda, 2.Dünya Savaşı öncesi ve sırasında Almanya`da Naziler tarafından çok korkunç bir silah olarak kullanılmıştır. Kendisi müthiş bir konuşmacı ve usta bir propagandacı olan Hitler, faşist hükümetinde bir de Propaganda Bakanlığı kurmuş, başına çok zeki ve yetenekli Dr. Joseph Goebbels`i getirmişti. Tarihçiler, Almanya`da faşizmin yayılıp güçlenmesinde Hitler`den sonra en büyük rolü oynamış kişi olarak Goebbels`i göstermektedirler.
      Tüm iletişim araçlarını, sinemalar, tiyatrolar ve sanat sergileri de dahil tekeline geçiren Goebbels, propagandasını şu temel ilke üzerine kurmuştu:
      `Eğer bir yalan, uzun bir süre yeterince tekrarlanırsa, sonunda o yalan bir gerçekmiş gibi algılanır.`
      Propagandanın, sürekli olarak yalan söyleme sanatı olduğunu çok iyi bilen Goebbels, yalan uydururken de şeytanca bir yol izlemiştir: Tamamı yalana dayalı bir propaganda asla yapmamıştır! Hep, söylediği büyük yalanların arasına bazı küçük doğruları da serpiştirmiştir! Böylece, dinleyicilerini ve izleyicilerini çok daha kolay kandırıp aldatmıştır!

      Avrupa Birliği (AB) projesinin mimarları da, yaptıkları propaganda da, Goebbels`i kendilerine örnek almışlardır. Günümüz AB propagandacıları da tıpkı Goebbels gibi, büyük yalanların arasına birkaç doğru sıkıştırarak kitleleri aldatmayı, kandırmayı hedeflemişlerdir.

      AB propagandacıları, faşist Goebbels yöntemiyle propaganda yaparken, para musluklarını da sonuna kadar açmışlardır. Her yıl AB bütçesinden milyarlarca Avro, Avrupa`da AB propagandası için harcanmaktadır. Avrupa`da her yıl milyarlarca Avroyu propagandası için harcayan AB, Türkiye`de de, özellikle 1995 yılından beri, propaganda amacıyla her yıl milyonlarca Avro dağıtmaktadır.

      Türkiye`de hangi kuruluşların AB`den ne zaman, hangi gerekçeyle, ne kadar para almış olduğu bugüne kadar hiçbir yerde derli toplu bir şekilde yazılmamış, açıklanmamıştır. AB`den `Hibe` adı altında alınan karşılıksız paralarla yapılan projelerle ilgili olarak 8.241 haber medya organlarında yer almış, birkaçı hariç tamamında alınan paraların miktarı dahi belirtilmemiştir! 8.241 haberin tamamında, AB`ye övgüler dizilmiş, coşkulu söyleşiler yapılmış, parlak fotoğraflar basılmış, ama AB`den gelen paraların miktarına hiç değinilmemiş, bu paraların neden karşılıksız verildiği asla sorgulanmamıştır! Medyanın tek yanlı AB propaganda bombardımanı altında kalan Türk halkı, AB`den Sivil Toplum Örgütü adı verilen hangi tüzel kişilerin karşılıksız kaç para aldığını ve bu paraların nerelere gittiğini öğrenememiştir.

      İşte şimdi sizler, AB`den para almış 315 Sivil Toplum Örgütünün adını, ne kadar parayı ne zaman hangi gerekçelerle almış olduklarını Türkiye`de ilk kez, burada okuyup öğreneceksiniz. Listeyi okumaya başlamadan önce, bir noktayı açıklıkla belirtmemiz gerekiyor: Adlarını okuyacağınız kuruluşlar, AB`den paraları yasal yollardan almışlardır. Yani, yasa dışı bir eylem, asla söz konusu değildir!

      Peki, AB`den karşılıksız paralar almak, yasa dışı değilse nedir?
      Bunun yanıtını, siz listeyi okuyup bitirdikten sonra vermeye çalışalım.
      Aşağıdaki listeyi okurken, hiç kuşkusuz, çok şey dikkatinizi çekecek, çok şeye hayret edeceksiniz. Özellikle, alınan paralar karşılığı yapılmış olduğu söylenen projelerin adlarını okudukça şaşıp şaşıp kalacaksınız! Ben de aynı şaşkınlığı yaşadığım için, bazı projelerin İngilizce adlarını Türkçe adlarının yanına yazmak zorunda kaldım! Hatırlatmak isterim, tüm projeler hem Türkçe hem de İngilizce yazılıp Brüksel`e onay için gönderilmiştir. Dolayısıyla, projelerin hem Türkçe hem de İngilizce adları vardır.

      Aşağıdaki listeyi uzun bir süre elinizden düşüremeyeceğinizi sanıyorum. İşte, liste başlıyor:


      ozelhaber.com.tr/15/10/2009/ab…oplum_kuruluslari.../3612



      * KAÇED, Karadeniz Çevre Derneği - Projenin Adı: Laz Kültür ve Edebiyatını Koruma. - Tarih: 30.12.2004 - AB`den Aldığı Para: 59.006 Avro



      AB, niçin Türkiye`de hibe dağıtıyor?
      Türkiye`de Propaganda Ağını 1996`da örmeye başlayan Avrupa Birliği`nden bugüne kadar `Hibe` adı altında karşılıksız paralar almış bulunan örgütlerin listesi şimdilik bu kadar. Şimdilik bu kadar diyoruz, çünkü listenin daha devamı var! Listenin tamamını, şu anda basım aşamasında olan; `AVRUPA BİRLĞİ- Tabuta Çakılan Son Çivi` adlı kitabımda bulacaksınız.
      Yazımızın başında bir noktayı vurgulamıştık: Yukarıda adları yazılı örgütlerin AB`den karşılıksız para almış olmalarının yasa dışı hiçbir yanı yoktur!
      Peki, AB`den karşılıksız para almak, yasa dışı değilse nedir?
      Bu sorunun yanıtını verebilmek için bir dizi başka sorular sormak zorundayız.
      Kim kime karşılıksız para verir?
      AB, bugüne kadar Türkiye`ye milyarlarca Avro`yu `hibe`, yani karşılıksız olarak niçin vermiştir?
      AB, kendileriyle üyelik müzakerelerine başladığı ülkelere, katılım müzakereleri sürecinde parasal destek vermektedir, bu doğru. Ancak AB Türkiye`de para dağıtmaya, henüz Müzakere Tarihi verilmeden çok önce başlamıştır, niçin? AB ile müzakerelere resmen başlama tarihi, 03 Ekim 2005`dir. Oysa AB, Türkiye`de sivil toplum örgütlerine 1995 yılında karşılıksız para dağıtmaya başlamıştır, neden?
      AB`den müzakere sürecinde parasal destek alan aday ülkelerin tamamı, müzakereler sonunda AB`ye üye olarak katılmışlardır. Oysa artık sağır sultan bile duyup öğrendi, AB`nin Türkiye ile başlattığı müzakerelerin ucu açıktır, yani müzakereler sonunda üyelik garanti edilmemiştir.
      Şu duruma bir bakar mısınız: AB ile müzakereler, en yetkili ağızların söylediğine göre, en az 10–15 yıl sürecektir. Hatta Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, yaptığı bir televizyon konuşmasında bu sürenin 20 yıl bile sürebileceğini söylemişti. Peki, AB en az 10–15 yıl, belki de 20 yıl daha Türkiye`de çeşitli örgütlere karşılıksız para dağıtmayı sürdürecek midir, sürdürecekse neden?
      En az 10–15, belki de 20 yıl sürecek olan ucu açık müzakerelerin sonunda, eğer Türkiye AB`ye üye yapılmazsa, o güne kadar Türkiye`de çeşitli örgütlere dağıtılmış olan paralar yandı gitti kül oldu mu, olacaktır? AB, sonunda kaybedeceği bir oyuna milyarlarca Avro harcar mı?
      Bu genel sorularla sizleri baş başa bıraktıktan sonra, çok daha somut birkaç soru soralım:
      * 25 Üyeli AB`de bugün yaklaşık 20 milyon işsiz varken; AB niçin Kütahya`nın Tavşanlı ilçesindeki işsiz maden işçilerine iş bulunsun diye 141.950 Avro (yaklaşık 230 milyar TL.) veriyor?
      * AB Üyesi Polonya`da 25 yaşından genç olanların yüzde 40,7`si, Slovakya`da yüzde 30,5`u ve Litvanya`da yüzde 25`i işsizken; AB niçin `Türkiye`de Genç İşsizlere Yeni Ufuklar` adlı bir proje için 187.580 Avro (yaklaşık 300 milyar) hibe ediyor?
      * Almanya`da 860.000 evsiz insan bulunmaktadır. Nüfusu 1 milyon 300 bin olan Almanya`nın en büyük üçüncü kenti Münih`te 5.120 evsiz Alman vatandaşı yaşamaktayken; AB niçin Diyarbakır`da geleneksel el sanatlarının tanıtımı için Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası`na karşılıksız 369.000 Avro (yaklaşık 480 milyar TL.) bağışlamıştır?
      * AB`nin kurucu üyelerinden Fransa`da 200.000`den fazla evsiz bulunmaktadır. Yalnız Paris`te 8.000 evsiz Fransız yaşarken; AB niçin Erzurum`un Oltu taşından mücevherat üretimi eğitimi alsınlar diye Erzurumlulara 124.989 Avro (yaklaşık 200 milyat TL.) hibe etsin?
      * AB`nin 15 üye Ülkesinde toplam 65 milyon insan, fakirlik sınırında yaşamaktayken; Siirt`in Eruh ilçesindeki köylülere `Ağaç Aşılama ve Budama Eğitimi ve Uygulaması` verilmesi için AB neden 84.936 Avro (yaklaşık 135 milyar TL.) hibe ediyor?
      * Bugün AB`nin 15 Üye Ülkesinde toplam 37 milyon yardıma muhtaç fakir bedensel ve zihinsel engelli insan bulunurken; AB niçin Türkiye`de sakatlara yeni iş fırsatları yaratılması için Türkiye Sakatlar Derneği`ne 134.381 Avro (yaklaşık 215 milyar TL.) bağışlasın?
      * AB`nin 15 üye ülkesinde 3 milyon evsiz insan perişan durumdayken; İstanbul`un Fener ve Balat semtlerindeki evlerin onarım ve bakımı için AB niçin 300.000 Avro (yaklaşık 480 milyar TL.) hibe gönderiyor?
      * Hollanda`nın Başkenti Amsterdam`da her gün, `Çorba Otobüsü` adı verilen bir otobüs günde beş tur atmakta, Amsterdam sokaklarında gördüğü evsizlere yiyecek, giyecek, battaniye ve ilaç dağıtmaktadır. AB`nin kurucu üyelerinden olan Hollanda`nın Başkentinde bu onur kırıcı acı manzara yaşanırken; İstanbul`un Kadıköy, Maltepe, Kartal, Pendik, Tuzla, Sultanbeyli, Ümraniye, Üsküdar ve Beykoz ilçelerinde yaşayan 18–30 yaş arası yoksul ve dar gelirli 50 Türk vatandaşı eğitim kursları alsın diye, AB niçin 50.000 Avro (yaklaşık 80 milyar TL.) bağışlasın?
      * AB Üyesi Almanya`da işsizlik oranı yüzde 10,8, Belçika`da yüzde 12,8, İspanya`da yüzde 10,5 iken ve bu oranlar giderek artmaktayken; Türkiye`nin 12 ilinde imam-hatip, müezzin ve Kuran kursu öğrencileri arasından seçilmiş 455 kişinin din görevlisi olarak yetiştirilmesi için AB, niçin 40.170 Avro hibe ediyor?
      * Her biri AB Üyesi olan Almanya`da 5 milyon 580 bin, İspanya`da 2 milyon 380 bin, İngiltere`de ise 2 milyon 200 bin bedensel ve zihinsel engelli yoksulluk içinde yaşarken; AB niçin Türkiye Sakatlar Derneği Kocaeli Şubesi`ne 57.600 Avro (yaklaşık 92 milyar TL.) bağışlasın?
      * İspanya`da 20 bin, İtalya`da 78 bin, Almanya`da 7.789, Belçika`da 3.445, Fransa`da ise 1.200 doktor işsiz bulunurken; Yalova`da 30 dar gelirli Türk kadınının el örgüsü eğitimi alarak meslek sahibi olması için, AB neden 66.021 Avro (yaklaşık 105 milyar TL.) hibe etsin?
      * AB`nin kurucu üyesi Fransa`nın Başkenti Paris`te, Kasım 2005`in ilk günlerinde, kenar mahallelerde yaşayan 21 yaşından küçük binlerce genç ayaklandılar. Üst üste 12 gecede 6 bin arabayı, onlarca okulu ve mağazayı yakıp yıktılar. Bu gençler; babaları, hatta dedeleri yıllarca önce Cezayir, Fas ve Tunus`tan Fransa`ya göç etmiş, Arap kökenli göçmenlerdi. Fransız İçişleri Bakanı Sarkozy`nin `pislikler, ayaktakımı` olarak nitelediği bu gençler şehir dışındaki ucuz ve yetersiz sosyal konutlarda yaşıyorlar ve Fransızlar tarafından horlanıp dışlanıyorlardı. Hepsi de ceplerinde Fransız pasaportu, daha doğrusu AB pasaportu taşıyan bu gençlerin yüzde 40`ından fazlası işsizdi! İşsizlik ve toplum dışına itilmişlikle boğuşmak zorunda kalan AB pasaportlu bu gençlere, Fransız polisi, yolda durdurup üst-baş araması yaparken, `Ulan Araplar, evinize dönün! Sizin ırkınızı si..m!` diye alçakça küfürler yağdırıyordu. (Jon Henley, The Guardian, 09.11.2005). Sözde Aydınlanmış Avrupa`nın bu sözde en uygar kentinde bu mide bulandırıcı manzaralar yaşanırken; AB, Şırnak`ta El Sanatlarının Yaşatılması ve Geliştirilmesi için Türkiye`ye 448.776 Avro (yaklaşık 718 milyarTL.) hibe gönderiyordu! Bunun nedeni nasıl açıklanabilirdi?

      Yukarıdaki listeye bakarak, siz bu tür soruları çoğaltabilirsiniz. Ama dönüp dolaşıp, yine hep aynı soruları sormak zorunda kalacaksınız:

      Kim kime karşılıksız para verir?
      AB, neden Türkiye`ye 1995 yılından beri milyarlarca Avro hibe etmeyi sürdürüyor?

      AB Projesi, temelleri 50 yıl önce atılmış emperyalist bir projedir. Bu projenin Türkiye`ye dönük ana hedefleri şunlardır:

      * Kıbrıs`ı Türklerin elinden almak. (Bu işlem hemen hemen tamamlanmış sayılır.)

      * Güneydoğu Anadolu Bölgesi`ni Türkiye`den koparıp, bir Kürdistan devleti kurulmasını sağlamak. ( Bu hedefe de çok yaklaşılmıştır.)

      * Dil, din ve ırk farklılıkları yaratıp körükleyerek Türk halkını bölmek. (Bu yolda, çok yönlü yoğun çalışmalar sürmektedir.)

      * Sözde Ermeni Soykırımını Türklere kabul ettirip, Doğu Anadolu`dan Ermenistan`a toprak verilmesinin yolunu açmak. (Bu yönde yoğun baskılar artarak sürmektedir)

      * İstanbul Fener Kilisesi Başpapazını `Ekümenik` ilan ettirip, Konstantinapol (İstanbul)`da bir Ortodoks Din Devleti kurulmasının önünü açmak. (Bu yöndeki baskılar yalnız AB`den değil ABD`den de gelmektedir.)

      * Başta Dicle-Fırat nehirleri üzerindeki barajlar olmak üzere, Türkiye`deki tüm su kaynaklarının ve dağıtım şebekelerinin yönetim ve denetimini Türklerin elinden almak. (Gündeme girmek için sıra bekliyor).

      * Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin, yani Türk halkının malı olan tüm fabrikaları, işletmeleri, yer altı ve yer üstü madenlerini, bankaları, deniz ve hava limanlarını `özelleştirme` adı altında yok pahasına Türklerin elinden almak. (Bu yönde önemli bir yol alınmıştır.)

      * Türk Silahlı Kuvvetleri`nin etki ve yetkilerini en aza indirip, Türk ulusunun gözbebeği ordusunun yönetim ve denetimini Brüksel`e bağlamak. (Bu amaca ulaşabilmek için çok yoğun baskılar sürmektedir.)

      * Türkiye Cumhuriyeti Anayasası`ndaki `Kayıtsız Şartsız Türk Milletine ait olan Egemenlik` le ilgili, Madde 6, Madde 7, Madde 8, Madde 9, Madde 81 ve Madde 103`ün ya tamamen kaldırılmasını ya da değiştirilmesini sağlayarak, T.C. Ulus Devletinin egemenliğine son vermek. Egemenliği ve bağımsızlığı elinden alınmış olacak Türk Ulusunu, halklar topluluğuna dönüştürmek. (AB Projesinin kurnaz mimarları bu hedefi henüz tam açığa çıkarmamakta, diğer tüm hedeflere varıldıktan sonra bu amaçlarını ortaya koymayı planlamaktadırlar.)

      Emperyalist AB Projesinin kurnaz ve kararlı mimarları, Türkiye`ye dönük yukarıda sıralanan hedeflere ulaşabilmek için, şu önemli başarıları elde etmişlerdir:

      * Türk hükümetlerini yanlarına almışlardır.

      * Türkiye Büyük Millet Meclisi`ndeki milletvekillerinin tümünü yanlarına almışlardır. (Bugün T.B.M.M` de AB karşıtı tek bir milletvekili bulunmamaktadır. Bu durum, AB Üye Ülkelerinden hiçbirinin parlamentosunda görülmeyen bir olgudur!)

      * T.B.M.M` de temsil edilen siyasi partilerin tümünü yanlarına almışlardır.

      * Cumhurbaşkanlarının çok açık ve net desteklerini kazanmışlardır.

      * Hâlihazır Genelkurmay Başkanı, Genelkurmay 2. Başkanı ve bazı paşaların çok açık desteklerini kazanmışlardır.

      * Sayıları bir elin parmakları kadar az olan yazarlarımız hariç, Medyanın tamamını yanlarına almışlardır.

      Truva Atı - Beşinci Kol
      Böylesi büyük bir desteği arkalarına almış olan Emperyalist AB Projesinin mimarları, yine de bir türlü rahat olamamışlar, Türkiye`deki hedeflerine hiçbir engel çıkmadan ulaşabilmek için başka türlü önlemler almanın de gerekliliğine inanmışlardır.

      Peki, Türkiye`de elde ettikleri büyük desteğe rağmen AB`nin kurnaz ve deneyimli mimarları niçin bir türlü rahat olamamışlar, Türkiye`deki hedeflerine ulaşabilmede kuşkular taşımışlardır?

      Çünkü AB`nin kurnaz ve deneyimli mimarları, Türk Kurtuluş Savaşı Tarihi`ni, bizim çoğu sözde aydınımızdan çok daha iyi okuyup incelemiş ve öğrenmişlerdir! Türklerin en ağır koşullarda bile bağımsızlıklarından vazgeçmeyen, teslim olmayan, ulusal onur ve şerefleri için ölüme gülerek giden, tanımı ve nedeni tam açıklanamayan bir direnme gücüne, formülü henüz bilinmeyen bir kimyaya sahip olduğunu görmüşlerdir. İşte bu doğru saptamayı yapan AB`nin kurnaz ve deneyimli mimarları, stratejilerini de buna göre uyarlamışlardır: Türkiye`yi ve Türkleri tam teslim alabilmek için, Türk vatanseverlerinin Ulus devletlerini savunma bilinci ve kararlığını yok etmek, teslimiyete karşı direnme gücünü yıkmak şarttır!

      Peki, bu hedefe nasıl varılacaktı?
      ABD`nin Türkiye`de kullandığı `Sivil Örümcek Ağı` ndan yararlanılacaktı!
      Yani, Türkiye`deki Sivil Toplum Örgütleri ele geçirilecekti!

      İşçi ve İşveren Sendikaları, Vakıflar, Meslek Odaları ve Derneklerin tümüne birden Sivil Toplum Örgütleri denilmekteydi. Kayıtlara göre Türkiye`de 152.369 Sivil Toplum Örgütü bulunmaktaydı.

      Stratejisini belirleyen AB`nin kurnaz ve deneyimli mimarları, propaganda ağlarını işte bu Sivil Toplum Örgütleri üzerinde örmeye başladılar. Para musluklarını açtılar. Kendi dümen sularına girecek Sivil Toplum Örgütlerine para dağıtmak için bir `gerekçe` bulmakta gecikmediler: Sivil Toplum örgütlerine `proje bazında` para verilecekti. Artık `rüşvet` sözcüğü kullanımdan kaldırılmış, yerine `proje bazında` deyimi yerleştirilmişti. Eskiden, bir yabancı ülkenin çıkarları için para karşılığı hizmet edenlere `ajan` denilmekteydi. Küreselleşen dünyada, `ajan` sözcüğü de sözlüklerden silindi. Artık `ajan` yoktur, `proje bazında` para alan Sivil Toplum Örgütleri vardır!

      İşte sizlere bu yazımızın başında, adlarını sıraladığımız 315 Sivil Toplum Örgütü, AB`nin propaganda ağına düşmüş kuruluşlardır. Bu kuruluşlar, `proje bazında` AB`nin hedeflerine dönük hizmetler vermektedirler.

      Şu ünlü deyimi bilmeyen var mı: Parayı veren düdüğü çalar!

      Parayı veren AB düdüğü çalmakta ve AB`den karşılıksız para alan Sivil Toplum Örgütleri de efendilerinin buyrukları doğrultusunda hizmetler vermektedirler!

      Anadolu`da çok güzel bir söz söylenir: Gâvurun ekmeğini yiyen, gâvurun kılıcını çalar! AB`nin parasını yiyen örgütlerin de yine AB`nin kılcını sallayacakları çok açıktır.

      Yine Anadolu`da söylenen güzel bir deyim şöyle der: Rüşvet kapıdan girince, iman bacadan çıkar! Bu deyimi günümüze uyarlayacak olursak, AB`den hibeler gelince, ulusal onur ve şeref bacadan çıkar!

      Elbette, AB`den karşılıksız para alanlar türlü gerekçelerle kendilerini savunmaya kalkışacaklardır. Onlara şimdiden, yine güzel bir deyimimizle yanıt veriyorum: Parayı domuzun boynuna takmışlar da `Domuz Ağa` diye çağırmışlar! Paraları hibe olarak gönderen AB, artık `Domuz Ağa`dır, ağanın hiçbir türüne karşı çıkılamaz!

      Soğukkanlı ve mantıklı olarak şu soruları yanıtlayalım:

      AB`den `proje bazında` karşılıksız para alan Sivil Toplum Örgütleri, AB`nin yukarıda sıraladığımız hedeflerine ulaşmak için verdikleri ve vermeyi sürdürecekleri savaşımda, AB`ye karşı çıkabilirler mi? AB`ye karşı, Türkiye`nin çıkarlarını savunabilirler mi?

      Artık fotoğraf netleşmiştir:

      AB`den karşılıksız paralar alan örgütler, Anadolu`nun bağrına sürülmüş birer TRUVA ATI`dır!

      AB`den karşılıksız para alan örgütler, Türk Ulusunun içine girmiş BEŞİNCİ KOL`dur!

      Şimdi geldik en can alıcı soruya:

      Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin en üst kurumlarının ve medyanın tam desteğini sağladıktan ve çok sayıda Sivil Toplum Örgütü`nü de buyruğu altına aldıktan sonra, AB`nin kurnaz ve deneyimli mimarları son amaçlarına ulaşabilecekler mi, daha açıkçası, Türkleri tam teslim alabilecekler mi?

      Türklerin teslim olacağını sananlar, hala Türk`ün kimyasını anlayamamış olanlardır!

      Bir kez daha kimya dersi vermeye hazırız!

      Yılmaz Dikbaş – (Araştırmacı-Yazar)

      hakan beyaz
      Hayat;
      .....Yokluğu var edecek kadar erdemli.
      Yanlızlık;
      ......Dünyaya haykıracak kadar yoksun.
      Sen;
      ......Beni yokluğunla sınayacak kadar acımasız.
      ve ben;
      .....Kendimle kavgalı.......


      Sevgili Hakan Kardeşim;
      Geçen sene uluslararısı bir toplantı için Bangladeş'e giden bir arkadaqlşımız anlattı.
      Dünyanın her yerinden gelen misafirlerine devletn başkanlığı konutunda bir yemek verilir. Bu yemeğe Bangladeş Devlet Başkanı da katılır. Yemekte yaptığı konuşpmadaq bu devlet bakanı aynen şunları söyler;
      "Emperyalistler eskisi gibi silahları ile değil başka araçlarla saldırıyorlar. O kadar güçlüler ki bu gücü kırmak da zor. Göreve geldiğim andan bu güne kadar ülkemin ve insanımın menfaati ne yapmaya karar verdiysem devreye hemen uluslararsı irtibatı olan sivil toplum örgütleri girdi. Bunlar tıpkı örümcek ağı gibi dünyayı sarmışlar"

      Bu tespit elbette ki sadece Bahgladeş'le sınırlı değildir ki. Mesela Bergama için dünyayı ayağa kaldıran bazı STK ve meslek örgütlerimiz (TMOB vb) Gümüşhane'de Koza Grubu tarafından yaptırılan Altın Fabrikası için tek kelime etmediler. vb. vb. vb. vb. vb. onlarca örnek verebiliriz.

      STK'ların bu örgütlenmesine karşı tek gücümüz menfaat gözetmeden birlikte hareket etmektir.

      Daha fazlasını yazmak istemiyorum ama işimiz zor yolumuz uzundur. Üstelik yolumuzun üzerinde kökü bizden epeyce ayrık otu vardır.
      Yılmayacağız, yıkılmayacağız ve Atatürk'ün gösterdiği hedefe gitmek için asla dinlenmeyeceğiz. Bu amaç için kimseden korkmayacak, çekinmeyecek ve ne kadar zorlu olasa da kavgadan asla kaçınmayacağız.

      Bu listedekiler mi?
      Onları da aklımızın bir kenarına yazacağız. Çünkü o kavga kazanıldığında sorulmadık tek hesap kalmayacak...
      Bu gidişten geri dönüş yoktur diyenler erken seviniyorlar. Çünkü Uluslararası sermaye Ulus Devletler karşısındaki savaşı kaybetmiştir. Bekleyip göreceğiz...

      Şakir Aksu
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...

      Paranın turası

      Paranın Turası…
      Bundan bir süre önce bir arkadaşımla konuşuyordum. Ne olacak bu memleketin hali diye,
      Arkadaşım; sen ne diyorsun dostum şu paraların ön yüzünde ki ay yıldıza dikkat ettin mi?dedi.
      Ve de cebimden birkaç kağıt para çıkarmamı istedi. Paraların ön yüzündeki ay yıldızı gösterdi ve bunun bir televizyon ile bir gazetenin ablemindekiyle aynı olduğunu söyledi. Artı Paraların arkasında ki fotoğraflara da dikkatimi çekti. Ancak tv. İle gazetenin ismini söylemedi sen araştır bulursun dedi. Gerçektende araştırdım bir Televizyon, bir gazete bir kağıt ve bir altın işletme firmasının ablemiyle paraların ön yüzündeki ay yıldızın aynı olduğunu fark ettim. Bu Televizyonu, Gazeteyi, kağıt ve altın madeni işleten firmayı açıklamıyorum.
      Arkadaşlarımın bu firmaları araştırarak bulacaklarını umuyorum..

      Bu bir şifre mıdır?, bu bir mesaj mıdır?, bu bir proje mıdır?, yoksa bu bir rastlantımıdır?.
      Bu ülkede neler oluyor? Diye sormak istiyorum.

      Bundan yaklaşık 25 yıl önce; ekonomi uzmanı bir dostla tartışıyorduk. Kendisi 24 ocak kararlarını ve serbest piyasa ekonomisi modelini savunuyordu.
      Bende karma ekonominin daha gerçekçi olduğunu sosyal Devlet’in işlevsel olabilmesi için belli oranda ekonomik gücünün de olması gerektiğini savunuyordum.
      O arada tartışma alevlenmişti ki ekonomi profesörü olan dostum şöyle bir cümle sarf etti.
      Çok değil bundan 30- 40 yıl sonra artık millet devlet diye bir şey kalmayacak. İnsanlar kendilerini tanıtırken Ben Türk’üm İtalyan’ im Alman’ım diye değil, ben şu Tröys luyum ben şu Holding’liyim Kartelliyim diye ifade edecekler. Ulus Devletlerin yerini bunlar alacak demişti. Şaşırmıştım bir şey anlamamıştım. Ancak bu sözler, yeni yeni anlaşılır oluyor galiba.
      Bu durum başta futbol olmak üzere birçok alanda kendini gösteriyor. Görüldüğü gibi artık milli lig değil Turksel ligi denmeye başladı.
      Başta bazı ekonomistler olmak üzere bir çok siyasetçi,yazar, çizer, televizyoncu bu uğurda misyon üstlenmiş görülüyor. Ülkenin geldiği nokta ortada dururken, hala 24 ocak kararlarını, savunmaya çalışanlar var. Özal döneminin tahribatını örtmeye çalışanlar var. AKP’yı cilalamaya çalışanlar var.
      Hiç kuşkum yok ki:
      Bu halk GÖZÜNÜ AÇACAK bir gün.
      Gerçekten “ SÖZ MİLLETİN” olacak bir gün.
      “NE EZEN NE EZİLEN İNSANCA VE HAKÇA BİR DÜZEN” gelecek bir gün.
      Saygılarımla…
      Musa Abay…