Hemşin Düğünü

      Hemşin Düğünü

      Günümüzde Hemsin düğünü geçmişteki geleneksel özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Eski düğünlerin anıları günümüzde yaşlı insanlar tarafından büyük bir özlemle anlatılmaktadır. O dönemin son bölümlerini yaşayan orta yaş Hemşinliler, bu düğünlerin özlemi içindedirler. Hemsin düğünleri büyük ölçüde eski geleneklerinden kopuk salonlara taşınmış, düğünler sırasında uyum azalmıştır. Eski düğün törenleri az da olsa varlığını korumakta, Hemşinli tulum ve horondan vazgeçmemektedir. Yöremizde düğünler kız evinde yapılan kina gecesiyle başlar.
      Düğünler genellikle güz aylarında yapılır. Taraflar yakınlarını komşularını dostlarını davet ederler. Düğün günü yolun uzaklığına göre, yola çıkılır. Yolda tulum ve onun eşliğinde karşılıklı türküler söylenir. Gelinin düğün günü giyeceği eşyalar bir bavula konur ve taşıması için bir genç görevlendirilir. Kız evine gelindiğinde evin giriş kapısı kız tarafınca görevlendirilen bir veya birkaç kişi tarafından kilitlenir. Bu kişi genellikle kız tarafının yemeklerini yapan aşçıdır. Erkek tarafı da, kendi aralarında daha önce seçmiş oldukları bir sözcü aracılığı ile kapının niçin kapatıldığını araştırmaya koyulur ve kapının açılması için o anda gerekli olan bazı sözler söyler. Bu sözler "Acaba biz yanlış yeremi geldik? Bizi kimse karşılamıyor, oysa biz bu aileyi çok konuk sever bilirdik" ve benzeri sözlerdir. Kız tarafının sözcüsü ise hemen karşılık verir. "Hayır doğru geldiniz, ama bu kapı kolay açılmaz. Onu açmak sizin elinizde dir" diyerek karşılık verir. (Bu sözler kalıplaşmış değildir. Sözcü kişilerin yeteneğine göre söylenen nükteli sözlerdir, bu sözlerle söz savaşı yapılır. Bu savaşta kırıcılık yoktur. Amaç düğüne neşe katmak, çevredekiler! güldürmektir.) Erkek tarafı bir miktar parayı kapının aralığında içeriye atar. Paranı miktarı üzerinde tartışma olabilir. Ama genillikle kabul edilir ve kapı açılır. (Bu para aşçınındır) Gelenler en iyi şekilde karşılanır ve hemen bir horon oynanır. Horon oynanırken özellikle ev için bir atma türkü söylenir. Örneğin:
      Bu yapı iyi yapı
      Otuz iki direkli
      Bu yapıyı yaptıran
      Yüreklidir, yürekli.
      Dizeleri ile kız tarafı onurlandırmaya çalışılır. Sonra yemekler yenir. Artık gelini alma ve geri dönme hazırlıkları başlar. Erkek tarafının getirdiği giysi bavulu kız tarafına ödül karşılığı teslim edilir. Gelin bu giysilerle görevliler tarafından donatılır. Gelini giydiği giysiler, Hemşin'e özgü giyisilerdir. Yalnız gelinin başına duvak yerine ipek şal atılır. Donatanlara hediyeler verildikten sonra belki de, düğünün en özel bölümüne geçilir. Artık gelin baba evinden dışarı çıkacaktır. Gelin yakın bir akrabası tarafından (genellikle kardeşi amcası ve dayısı) evin çıkış kapısına eşiğe kadar getirilir. Erkek tarafına teslim etmeden önce gelinle ilgili övgülü sözler sıralanır. Son söz olarakta, bugüne kadar tüm sorumluluklarını taşıdıklarını, bundan sonra ise tüm sorumluluğun erkek tarafına ait olacağını belirtirler.
      Kayınpeder gelme kapıbaşı yüzüğü denen kıymetli yüzüğü takar. Bu sırada tulum, gelin çıkarma havası denilen hüzünlü bir ezgi çalar bu çalgıyla yola çıkı ir. (yol uzaksa, genillikle at sırtında götürülür) Düğün
      alayı erkek evine yaklaşıtıkça durur. Kendine bir çeki düzen verir, evinyakın görünür bir yerinde kız tarafı durur, erkek tarafı evin yanına geçer. Böylece yola çıkan iki gurup ayrılır ve sözcüler arasında magarlık (Sözlü atışma şeklinde çeşitli isteklerin yerine getirilmesinin istenmesi) kız tarafı yollara hali serilmesini ister, erkek tarafı ise bu isteğe kötü bir kilim getirerek karşılık verir. Daha sonra başka isteklerde de bulunurlar. Bu istekler erkek tarafından aynı nükteli söz ve davranışlarla sürdürülerek karşılanır. Gelinin eve alınma törenine geçilir. Kız tarafı kendilerini karşılayacak bir beyefendinin gelmesini isterler. (Bununla damat kast edilmektedir.) Damat ve yenge (Hemsin yöresinde düğünlerde gerek damada gerek geline düğün boyunca eşlik eden, onun nasıl dayanmasını söyleyen, kısaca sözcülüğünü yapana yenge denir. Gelinin yengesi evli bir kadındır. Damadın yengesi ise evli bir erkektir). Kapının eşiğine kadar gelirler. Yenge ve damadın eşiğe gelmesinden az önce kız tarafından iki kişi eve girmişler ve ocakta asılan zinciri tutup hatta zincirden asılarak, selim sayarlar, mani söylerler. Aşçının kazanı uçtur, iki dolu biri boştur, uzak yoldan geliyoruz, birazda karnımız açtır diyerek aşçının durumunu sormaktadırlar düğün sahibinden hediye isterler hediyeler genelikle Hemsin usûlü örme çorap ve yöreye özgü kede den oluşur. Eşik üzerine gelen damat genellikle hemen karşısında duran ve başında şemsiyesi olan geline VP beraberindekilere:
      Çiçeğinizle beraber hoş geldiniz.
      Diyerek avucunun içinde hazır bulunan madeni para ve pastaları gelinin üzerine atar. (yörede bu olaya pasta para atma denir. Pasta burdaki anlamıyla susamdır. Yani madeni para ile susam karıştırılarak atılır) Gelinin tarafında bulunan özillikle çocuklar bu bozuk paraları kapmaya çalışırlar. Çünkü bu bozukparalar uğurlu sayılırdı. Kese dibi yapılır. Gelin içeriye odasına çıkarılır. Kaynata yüz açımını yapar, geline ve yengeye hediyesini verir. Bazı kaynatalar, o günün coşkusuyla yüz açımı sırasında bizi dörtlükler söyler, işte böyle bir yüz acımı sırasında, yetmiş kuruşluk hediyesini gelin ile yenge arasında paylaştırmak isteyen bir kaynata, şöyle söyler;
      İhtiyarlık kötü şey
      Ağarttı Sakalımı saçımı
      Diş kalmadı çeneye
      Otuz geline verin
      ister sadaka sayın
      Kırkını da yengeye,
      isterse yüz açımı.
      Böylece isteğini belirtmiştir. Bu sırada gelinin kucağına küçük bir erkek çocuğu oturtulur. Bundaki amaç, gelinin erkek çocuk doğurmasının dolaylı yönden istenmesi ve böyle bir dilekte bulunulmasıdır. Bundan sonra hediye vermek isteyenler hediyelerini veririrler. (Verilen hediyelere karşılık, gelin de daha sonra hediye verenlere el örmesi birer çorap hediye eder) Hediye verme işlemi bittikten sonra, yemeklerde de yine karşılıklı bazı isteklerde bulunulur. Bunlar yerine getirilir. Yemekler bitince grup grup horon oynanır. Horona özellikle kaynana, kaynata, gelin ve damat oyuncuların coşkun istekleriyle hatta türkü ile çağırılır. Horon sırasında geline ve damada türküler atılır bu türküler genillikle gelini ve damadı övücü biçimdedir. Örneğin:
      Enişte boyun uzun Değiyor saçaklara Baldızın kurban olsun Bastığın topraklara
      Daha sonra düğün gecesinin geç vakitlerinde enişte sofrası denen başka bir magarlığa geçilir. Bu arada orta oyununa benzeyen ihtiyor kocakafı oyunu dramatize edilir.
      Düğün sabaha kadar sürer Ertesi gün düğüncüler dağılır. Heriki tarafın çok yakın akrabaları kalır. O gün damat, gelin, gengeler ve yakın akrabalar kız evine gider. (Bu olaya tarçı geri denir) Kız evinde, gelin duruma göre birkaç gün kalır. Sonra tekrar damat evine gelir, törenler bu şekilde sona erer. Günümüzde Hemsin düğünleri eski özelliklerini kaybederek, farklılaşmışlar; genellikle yurdumuzdaki klasik törenlere dönüşmüşlerdir.
      ENİŞTE SOFRASI

      Düğünlerde en önemli bölümdür. Horon kesilir. Herkes geniş bir hayatta (salon) toplanır orta yerde bir sofra kurulur. Kız tarafından temsilciler ve sözcü, erkek tarafından da eniştenin yengesi ile bir grup katılır. Kız tarafının sözcüsü, çeşitil yiyeceklerle sofrayı donattırır. Bunun yanında sembolik olarak yapılabilecek veya bulunabilecek isteklerde bulunur. Bunlardaki amaç düğünü neşe katmaktır. Örneğin içki istenir, buna karşı şişeye zeytin yağı ile su doldurularak gönderilir. Koç istenir, bir kişi sırtına post bağlar, başına koç boynuzu, boyununa çinlak bağlayarak gelir ve safrayı yıkmaya çalışır, iki kişi tutar ve sonra gelinin yengesi kede verir ve koç gider. Bundan sonra ihtiyar ve kocakarıyı temsil eden ve onlar gibi giyinen kişiler nükteli yanıtlar verirler. Bu sözler gelin ile damata öğüt, çevreye ise neşe verir, ihtiyar ve kocakarı ayrılırken çevreden onlara iyne batırılır.
      Daha sonra enişte ve yengesi gelir. Gelin ve yengesi de sofrayı görebilecek yerdedir. Enişte hiç konuşmaz çevreden kendisine çeşitli laflar atılır. Fakat yanıt vermez. Onun yerine yengesi konuşur. Bu arada gelin ve enişte arasında gizli bakışmalar da olur. Eniştenin yengesi sorular sorulurken hem onlara yanıt verir, hem de üç tane küçük lokma hazırlar. Sonunda bu lokmanın enişte tarafından yenmesini sağlar. Enişte üçüncü lokmayı yerken hazırladığı paraları (özellikle madeni para) sofraya bırakarak hızla oradan ayrılır. Eniştenin konuşmaması onun kibarlığını ve ağırlığını gösterir.

      HORONDA BAHŞİŞ
      Horon oynarken tulumcu değişik bir ezgiyle horonculara yaklaşır. Bunun anlamı bahşişi istemektir. Ezgi kime yönelik ise o kişi bahşişi verir. Bu horonlardan bir gelenektir. Eğer horon bir düğünde oynanıyorsa eniştenin kaynatanın, gelinin ve kaynananın horona girmesi gerekir. Horon sırasında geline, enişteye ve yakınlarına türkü atılması güzel bir gelenektir. Bu atma türküler çoğunlukla enişte üzerinde yoğunlaşır.