Atatürk Şiirleri

      SANA BORÇLUYUZ
      TA DERİNDEN

      Sana borçluyuz ta derinden
      Çünkü yurdumuzu sen kurtardın
      Hasta, yorgun düşmüştük
      Yaralarımızı iyice sardın

      Yiğittin, inanç doluydun, yapıcıydın
      Sanatkardın, denizler kadar engin
      Kimsenin görmediğini görürdü
      Sevgiyle bakan gözlerin

      Dedin ki: Bu millet, bu büyük millet
      Yüzyıllar boyu geri kalmış
      Bu yurt, bu güzel yurt, bizim yurdumuz
      Her yanından yaralar almış

      Dedin ki: Bir güzel savaşmalı
      Kurmak için yeniden
      Bilgiyle, inançla, coşkunlukla
      "Öğün, çalış, güven"

      Sana borçluyuz ta derinden
      Işığısın bu yurdun
      Dilimizi, ulusallığımızı öğrettin bize
      Çünkü cumhuriyetimizi sen kurdun

      Hürriyeti sen yaydın içimize
      Halkçıyız dedin halk içinden
      İnançta hür yetiştirdin bizi
      Borçluyuz sana ta derinden

      Devrimlerle yüceltti, çok yüceltti
      Bu milleti temiz ellerin
      Sana borçluyuz ta derinden
      En büyüğü Mustafa Kemallerin

      Cahit Külebi
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      MUSTAFA KEMAL’CE

      ve bir Erzurum sabahında
      uzun bir savaşı düşündüm
      Mustafa Kemal'ce

      büyüdü ellerim ve gözlerim
      Sakarya'nın doğu yakasında
      dağda bir geyik gibi

      o zaman çizdi Seddülbahir'i
      alaca şekillerde Mustafa Kemal
      savaş haritasına

      sonra barut kurşun ve kan
      bir nice güneşi çağırdım
      Mustafa Kemal'in otağına

      Abdülkadir Bulut
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      ATATÜRK ACISI

      Ben
      Her on kasım sabahı
      Bir çıra gibi
      Yanar tutuşurum
      Gözbebeklerimde
      Taşıl ve soğuk çağlar yansır

      Ben
      Her on kasım sabahı
      Atatürk'ü yaşarım Atatürk'çe
      Anadolu sokaklarına vuran günışığını
      İliklerime dek duyarım
      Umutlarımı alırım
      Yoz ve bağnaz kavramlardan
      Köksüz ve bilinçsiz ilkeler
      Yankımaz yapıtlarımda
      Ve akar gelir usuma Anadolu dağlarından
      Işıl ışıl gürül gürül bir su

      Ben
      Her on kasım sabahı
      Toprağı, göğü ve denizleri
      Anadolu dağlarından seyrederim
      Atatürk acısı
      Yüreğime dek oturmuştur evrence

      Siz büyük ölüler
      Biz öldükten sora da yaşayacaksınız

      Şahinkaya Dil
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      ATATÜRK’ÜN DAĞI

      Can oluğundan kan akıttım sulara
      Yeşersin yazdan önce
      Uyansın kuşlardan önce
      Açılsın yarılan iri bir nar gibi toprağım
      Bir kucakta büyüsün
      Bir memeden emsin çocuklar
      Bir beşikte söylesin ninnilerini çağım
      Yağmur güler yerler yeşil
      Tomurursan sevgi tomur
      Deşil ekinlere toprağım deşil
      Bir yonga da canımdan al
      Onar savaşta yıkılmış evleri
      Isıtsın ateşten donanları kucağım
      Mor menevişi gördün mü Van'dan İzmir'e
      Bilir misin kokusunu vargit çiçeklerinin yaylada
      Nasıl kıvrılır eğreltiler güzün sararır
      Öksüz çocuklara döner kızılağaç dalları
      Geyikler iner kuytulara titrek
      Sarıdan söylenir günlerin türküsü
      Karanlık uzar aydınlık kısalır
      Orda yüce bir ışıldağım
      Yaşarmış gözleri yurdumun
      Bıçak saplamış yüreğine koynunda büyüyenler
      Kurşun yemiş ekmek yedirdiklerinden
      Baktım bulutlar üstünden Edirne'den Ağrı'ya
      Can uğruna can verdim
      Kan yoluna kan döktüm
      Yakınlara yakın uzaklara uzağım
      Ben Hitit
      Ben Urartu
      Ben Likya
      Ben Frigya
      Çağların eskisinden en yenisine
      Bütün sevecen yürekleri birbirine
      Bağsız bağlayan bağım
      Ben Anadolu kokuşlu bir mavide tüten
      Geçmişten geleceğe
      Kara, yağmura, yele sıcak
      Büyüyen bir ocağım
      Ben doruklarında güneşin dinlendiği
      Eteklerinde korkak kurtlar çakallar uluyan
      Dağlar üstünde bir dağım

      İsmet Zeki Eyüboğlu
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      GAZİ’YE TARİH

      Onu tarihe sorun, yoktur eminim bir eşi
      O güneş yüzlü,güneş sözlü, güneşler güneşi
      Sözü halkın dilidir, gözleri hakkın ateşi
      O güneş yüzlü, güneş sözlü güneşler güneşi

      Yurdu sarmıştı karanlık, onu yırtıp atan O
      Soğuyan kanlara bir başka hareket katan O
      Kararan gözleri bir lahzada aydınlatan O
      O güneş yüzlü, güneş sözlü, güneşler güneşi

      İnkılap ordusu nur ordusunun rehberidir
      Milletin şehperidir, memleketin şehperidir
      Onu beklerdi vatan bunca zamandan beridir
      O güneş yüzlü, güneş sözlü güneşler güneşi

      Ayrılıp Çankaya’dan Hazret-i Gazi geliyor
      Saçının haznesi zulmetleri ok ok deliyor
      Şehre kalbindeki tarihi alıp yükseliyor
      Bu güneş yüzlü, güneş sözlü, güneşler güneşi

      Yusuf Ziya Ortaç
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      BÜYÜK GAZİ’YE

      Sen ki hilkat denilen ummanın
      En büyük incisisin
      O, bu ulvi vatanın talihinin
      En güzel yıldızıdır
      Bir dehaet ki güneşten yüksek
      Ve semavat ile ünsiyeti var

      Sen dururken ona gelmez noksan
      Kaplıdır toprağı zırhınla senin
      Hep rehakar değil ey Gazi
      Bu müsellah vatanın sen hem de
      Ebedi bekçisisin

      Bu mesalip–zede cemiyyete sen
      Yeniden bir vatan ettin ihda
      Görüyor şevk-i tuluunla senin
      Yeni bir iyd-i zafer İstanbul
      Kendi asar-ı dehanın belki
      Sen de hayretçisisin
      Kainatlarda tecelli buyuran
      Halik’ın sende o hasiyyeti var

      Abdülhak Hamit Tarhan
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      GİDİYOR

      Gidiyor, rastgelemez bir daha tarih eşine
      Gidiyor, on yedi milyon kişi takmış peşine

      Gidiyor, sonsuz olan kudreti sığmaz akla
      Gidiyor, göğsünü çepeçevre saran bayrakla

      Gidiyor, izleri üstün birikmiş yaşlar
      Gidiyor, yerde kılıçlarla eğilmiş başlar

      Gidiyor, harbin o en korkulu aslan yelesi
      Gidiyor, sulhun ufuklarda yanan meş’alesi

      Yine bir devr açacakmış gibi en başta O var
      Hıçkıran seste O var, sessiz akan yaşta O var

      Siliyor ruhunun ulviliği fani etini
      Çiziyor ufka batan bir güneşin heybetini

      Büyüyor, gökten inip toprağa yaklaştıkça
      Büyüyor gitgide gözlerden uzaklaştıkça

      Orhan Seyfi Orhon
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      ANITTEPE’DE TOPLANMIŞ
      TÜRKİYE’MİN TEPELERİ

      Bu tepe Üç Şehitler tepesi
      Sallanır kavaklar, ışıklar
      Gider bulur Mustafa Kemal'in soluğu
      Yurt köşesinde en uzak köyü
      Karanlıklar ak olur

      Bu tepe Rasattepe
      Tepelerden bakıyorum ülkeme
      Doruklarda Mustafa Kemal'in elleri
      Bu Tınaztepe, bu Kocatepe
      Düşlerimiz yaprak olur

      Bu tepe İstasyon tepe
      Bir ışık çakar, bir bulut sallanır
      Umudumuz başak olur
      Uykuların dar vaktinde geceler boyu
      Türküler yaşamak olur

      Bu tepe Anıttepe
      Mustafa Kemal Anıttepe'den bakar Türkiye'ye
      Yankılanır içimizde
      Eser yel, durmaz yaşam
      Anıttepe bayrak olur

      Mahmut Alptekin
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      RESİM

      Her gün
      Enginlerden engin
      Yücelerden yüce
      Bir duygu sarar bizi
      Bu sınıfa girince.

      Yanda, bir uçtan bir uca.
      Mavi deniz
      Odanın içinde güneşleri bulunca.
      Isınırız.

      Enginlerin engini deniz olsa
      Deniz ufak!
      Yücelerin yücesi güneş olsa
      Güneş küçük!

      İlk günü gördük, nerden geldi:
      Duvardaydı
      Denizleri, güneşleri
      Küçülten büyüklük.

      Kürsünün üstünde bir resim:
      Gözleri denizlerden mavi
      Bakışları güneşlerden sıcak.
      Dört mevsim.

      Kürsünün üstünde:
      Atatürk'üm, arkasında al bayrak
      Kolları kavuşturmuş göğsünde.

      Bu resimle başlar bizim günümüz
      Karşımızda Atatürk'ü gördükçe
      Kıvançla dolar, taşar gönlümüz.

      Öğretmenimizin kürsüde
      Verdiği dersi
      Dinler bizimle birlikte
      Atatürk'ün resmi.

      Çalışkanız, çünkü
      Çalışınca
      Bakarız, Atatürk güldü.

      Bir yanlışlık yapsak
      Bulutlanır gözleri
      Anlarız Atatürk üzüldü.

      Gelsek kürsünün dibine
      Görür bizi
      Eğilince.

      Kalksak, gitsek gerilere
      Otursak arkalarda;
      Başımızı kaldırmadan duyarız:
      Atatürk orada.

      Öteki odalarda
      Başka başka resimleri Ata'mın.
      Atatürk'üm artık ömrüm oldukça
      Bu resminle karşımdasın!

      Yok hiç birinde
      Bundaki tılsım
      Değişen çizgilere
      Canlı gibi bu resim.

      Öyle canlı ki sanırım
      Bende bir gün okulu bitirince
      Uzanan ellerinle
      Okşanacak sırtım.

      Öyle canlı ki, sanırım
      Karanlık bile olsa
      Aydınlanır yollarım.

      Tıpkı sınıftaki gibi
      Yapacağım bir işte
      Bu resmindir rehberim:
      Kötülüğe uzanırsam
      Çat kaşlarını
      Tutulsun ellerim

      Tıpkı sınıftaki gibi
      Bütün ömrüm boyunca
      Yaptığım her işte
      İyi, doğru oldumsa
      Sevincini belli et.
      Gülümse!

      Yaprak yaprak dökülürken önümde
      Her yıl dört mevsim;
      Sınıflar içinde yalnız bu sınıf
      Resimler içinde yalnız bu resim!

      Behçet Necatigil
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      MAVİ AYDINLIK

      Yakından görmüştüm gözlerini
      Mavi bir ışık akmıştı içime.
      Bu büyük aydınlıkla
      Dopdoluyum gene.

      Kara bir çağ kapandı
      Işık bakışlarınla.
      Mutlu yarınlar müjdeleyen sesin
      Kulaklarımızda hâlâ.

      Silemez mavi aydınlığını
      Atatürkleşen gönüllerden.
      Ne yobazlaşan karanlık
      Ne kızıl kefen.

      Bunca yıl geçti aradan
      Daha dünmüş gibi taptaze acın.
      Yaprakları her mevsim yeşil
      İçimizde diktiğin ağacın.

      Mutlu bir ışıksın ufkumuzda
      Bitmeyen, eksilmeyen
      Dualar taşır sana kuşlar
      Dünyanın dört yerinden.

      Ellerin geçti alnımızdan,
      En büyük tesellimiz
      Dağılsın bütün karanlıklar
      Daha da yücelen Türkiye'miz.

      İlhan Geçer
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      MUSTAFA KEMAL

      - Dağ başını efkâr almış
      Gümüş dere durmaz ağlar -
      Gözyaşından kana kesmiş gözlerim;
      Ben ağlarım. Çayır ağlar, çimen ağlar.
      Ağlar-ağlar: Cihan ağlar
      Mızıkalar iniler: Irlam-ırlam dövülür
      Altmış üç ilimiz: Altmış üç yetim
      Yıllar gelir-geçer: Kuşlar gelir-geçer
      Her geçen seni bizden parça-parça götürür
      Mustafa'm! Mustafa Kemal'im!

      Diz dövdüm:
      Gözlerimin şavkı gitti Sakarya'nın suyuna.
      Sakarya'nın suları namım söyleşir.
      Hemşehrim Sakarya! Öksüz Sakarya!
      Ankara'dan uçan kuşlar -
      "Kemal'im" der, günler-günü çağrışır.
      Kahrolur. Bulutlara karışır.
      Gök bulut, yaşmak bulut.
      Uca dağlar, dev-boyunlu morca dağlar
      Divan durmuş bekleşir
      Mustafa'm! Mustafa Kemal'im!

      Nasıl böyle varıp geldin? Hoş geldin!
      Çıngı kaymış, yalazlanmış gözlerin
      Şol yüzünde güneş-südü sıcaklık.
      Ellerinden öperim Mustafa Kemal.
      Senin dalın yağrağın, biz senin fidanların.
      Biz, bunları yapmadık.
      Sen elbette bilirsin, bilirsin Mustafa Kemal:
      Elsiz-ayaksız bir yeşil yılan.

      Yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal!
      Hani bir vakitler Kubilay'ı kestiler.
      Çün buyurdun! Kesenleri astılar
      Sen uyudun. Asılanlar dirildi.
      Mustafa'm! Mustafa Kemal'im!

      Karalar kuşanmış Karadeniz akmam diyor.
      Dokunmayın! Ağlamaktan bıkmam diyor.
      Bu gece kıyamet gecesi.
      Bu vapur Bandırma vapuru.
      Yattığı yer nur olsun Mustafa Kemal
      Ben ölümden korkmam diyor
      Korkmam diyen dilleri: Toz oldu-toprak oldu.
      Değirmen döndü dolandı: On yıl oldu.
      Bir kusur işledik, bağışlar mı kimbilir;
      O bize öğretmedi kazan kaldırmasını.
      Günahı-vebali öğretenin boynuna
      Erdirip-olduran'a ana-avrat sövmesini.
      Yüreğim kırıldı, kanım kurudu.
      Var git Karadeniz! Var git başımdan.
      Mızıka çalındı: Düğün mü sandın
      Bir yol koyup gideni gelir mi sandın?
      Mustafa'm! Mustafa Kemal'im!

      Ankara'nın taşına bak!
      Tut ki baktım: Uzar gider efkârım:
      Çayır ağlar, çimen ağlar, ben ağlarım.

      Gözlerimin yaşına bak!
      Ankara Kalesi'nde, Rasat-Tepe'de
      Bir akça-şahan, gezer dolanır:
      Yaşın-yaşın mezarını aranır
      Şu dünyanın işine bak! -
      Mustafa'm! Mustafa Kemal'im!

      Attila İlhan
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      ATATÜRK’ÜN
      BİR SAATİ VARDI

      Atatürk'ün bir saati vardı
      Yediveren gül gibi açardı

      Atatürk'ün bir atı vardı
      Etiler'den beri yaşardı

      Atatürk'ün bir resmi vardı
      Buğday tarlası gibi ağardı

      Atatürk'ün bir saati vardı
      Durmadı

      Melih Cevdet Anday
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000

      GÖRMEYE GELDİM

      İstiyorum ki: Sana giden yolda ne şosa,
      Ne ufacık bir geçit, ne açılmış iz olsa:
      Sade sarp yalçın olsa ve sade dimdik kaya,
      Avuçlarım dizlerim koyulup kanamaya;
      Kanımla kaylara destanın yazarak
      -Bahtım siyah olmadan, göğsüm kızıl, alnım ak;
      Parıltılı gözlerim, yıldız olacak gibi
      Çıksam sana kaleye çekilen bayrak gibi...
      Ne anam var gözümde, ne babam, ne sevgilim:
      Şimdi ben senden başka hiç kimsenin değilim;
      Dere olsam ardından çağlasam, aksam gitsem;
      Kartal olsam köşkünü her akşam tavaf etsem;
      Rüzgâr olsam, okşasam saçını bir yâr gibi;
      Arz olsam, kucaklasam seni bu diyar gibi;
      Şimşek olsam adını göğe yazsam muttasıl...

      Patlayan fırtınaya göğüs gererse nasıl
      Gemiler imdat diye koy araya araya
      Ben de öyle kendimi dar attım Ankara'ya
      Koparak bir çığ gibi yurdumun bir dağından,
      Ülküyü içmek için Ankara kaynağından,
      Yüzünü görmek için yakından bir saniye...
      Yollarda yıldızlara daldım gözlerim diye,
      Kılıcın kesti sandım ufka düşen güneşi
      Bir kesik baş halinde kan olurken ateşi,
      Başın göründe sandım gün doğarken yollarda
      Seni mecliste sandım sel çağlarken bir yarda
      Yapayalnız yollarda sandım çakınca şimşek;
      Parmağım yeni bir yol gösterdi gürleyerek
      Dinlemeyi bilmeden yürüdüm günlerce ben,
      Hasretinden hız aldım koştum gündüz gece ben,

      Bu şehrin havasının içime sindirmeye:
      Senin nefes kattığın bu aziz hava diye.
      Geldim, sordum: "Nerde O?" gösterdiler yerini,
      Kıskançlık gösteriyor, sade, sevgilerini,
      Geleli günler oldu, hep hasret ateşinde,
      Günlerdir göremedim, koşuyorum peşinde,
      Bir gün olsun yakından görünmezsen sen bana,
      "Hedef Akdeniz!" gibi düşeceğim arkana,
      Öyle ki hain sanıp vuracaklar bir gün de,
      Çırpınırken kuş gibi kalbim senin önünde..
      Vuslat malolmaz sade kana ve gözyaşına
      Bak yemin ediyorum gençliğimin başına
      - Bir çetin ısrar varsa darılma bu sözüme-
      Göreyim, ondan sonra mil çeksinler gözüme:
      Gür sesimde adın var, kör gözlerime de dol,
      Gönlümün, gözlerimin ilk ve son ışığı ol...

      Neye benden uzaksın bir başka ırkın gibi?
      Gönlüm bir hançer gibi, hasretin bir kın gibi
      Sıyrılmalı bu hançer paslandıran bu kından,
      Birkere görün bana yakından, çok yakından
      Bilmiyorum; Riya ne, hulus ne, ihtiram ne?
      Doğrudan doğruya ben dönüp senin Kâbe'ne
      Huşudan çok mukaddes bir cür'etin sahibi
      Tûr'da "nerdesin" diye bağıran Musa gibi
      -Kulaklarımda bir gün çınlasın sesin diye-
      Sana haykırıyorum: "Gazi! Nerdesin?" diye


      Behçet Kemal ÇAĞLAR
      Aynı Dili konuşanlar Değil , Aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir

      MEVLANA