Onlar Unutmadı

      Elinize sağlık...Bugünler de üklemizde gelişen olaylar üzerine, unutturulmak istenenleri birkez daha unutmadığımızı gösterdiğiniz için...çok çok teşekkürler...
      TÜRK ULUSU...TÜRKİYE...TÜRK...
      NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!!!(bugünlerde bu sözü söylemekten çekinen ve leştiren o kadar çok yöneticimiz var ki!!!)))
      EY TÜRK GENÇLİĞİ !

      Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini,
      ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

      Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur.
      Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.
      İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek istiyecek,
      dahili ve harici, bedahların olacaktır.
      Bir gün, istiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen,
      vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan
      ve şeraitini düşünmeyeceksin!
      Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
      İstiklal ve Cumhuriyetini kastedecek düşmanlar,
      bütün dünyada emsali görülmemiş galibiyetin mümessili olabilirler.
      Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş,
      bütün tershanelerine girilmiş, bütün ordular dağıtılmış
      ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
      Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere,
      memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar
      gaflet, dalalet ve hatta hiyanet içinde bulunabilirler.
      Hatta bu iktidara sahipleri şahsi memfaatlerini,
      müstevlilerin siyasi emelleriyle tehvit edebilirler.
      Millet, fakru zaruret içinde harapve bitap düşmüş olabilirler

      Ey Türk istikbalinin evladı !
      İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen,
      Türk istiklal ve Cumhuriyetini kurmaktır !
      Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

      M. Kemal ATATÜRK

      NİCE YÜZ YILLARA

      CUMHURİYETİN 10. YILDÖNÜMÜ NEDENİYLE
      ATATÜRK'ÜN ONUNCU YIL NUTKU

      Türk Milleti!

      Kurtuluş savaşına başladığımızın 15'inci yılındayız. Bugün
      cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.

      Kutlu olsun!

      Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın
      en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.

      Yurttaşlarım!

      Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, Temeli, Türk
      kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki
      muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber
      olarak azimkarane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kafi
      göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve
      azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri
      seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve
      kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet
      seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş
      asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket
      mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok
      çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da
      muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri
      yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk
      milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve
      çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda,
      elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.

      Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti
      olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda
      yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz
      çalışkanlığını, fıtri zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara
      sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve
      tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür. Türk milletine
      çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyete hakiki huzurun temini yolunda,
      kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır.

      Büyük Türk Milleti,

      On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vaat eden çok
      sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin
      hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı
      iman ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye, tam bir bütünlükle
      yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni alem,
      az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün
      unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki
      inkişafıyla, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi
      doğacaktır.

      Türk Milleti!

      Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük
      şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.

      Ne mutlu Türküm diyene!

      Ankara, 29 Ekim 1933
      Vahram Papazyan efsanesi

      Türk spor tarihinden bahseden an­siklopedik kaynakların hemen hepsinde, Vahram Papazyan'ın adı ve önemi kaydedilmiştir. 1912 Olimpiyat Oyunları'na kendi parasıyla gidip Türkiye'yi temsil e­den atlet her sabah koşarak Be­bek'ten Cağaloğlu'na gider, gazetele­ri alıp yine koşarak Bebek'e döner, gazeteleri babasının dükkanına bıra­kır ve öğrenimini yaptığı Robert Ko­lej'e koşardı. Gazetelerde Stock­holm'de yapılacak Olimpiyat Oyun­ları'na katılmak üzere heveskar genç­lerin arandığını yazan bir ilan görün­ce kendisine güvenip Olimpiyat Oyunları'nın kurucusu Baron Pierre de Coubertin'in şahsi temsilcisi olan Selim Sırrı Tarcan'a başvurdu. İstan­bullu Ermeniler'in Ardavazt Kulübü tarafından düzenlenen bir müsame­rede toplanan parayı, cep harçlığından biriktirdiği paraya ekleyip İs­veç'e gitti. Olimpiyatlara Türkiye'yi temsilen `komple atlet' olarak Mıgır Mıgıryan da katıldı. Papazyan katıla­cak ülkelerin bayrakları arasında Türk bayrağını görmeyince, olayı Türk Sefareti vasıtasıyla protesto et­ti: "Türk bayrağı çekilmezse koş­mam." Organizasyon komitesince Türk bayrakları temin edilip stada ve sokaklara diğer ülkelerin bayrakları yanına çekildi. Sefirenin kendi eliyle kırmızı atlet üzerine diktiği ay yıldız ile yarışlara katıldı. 1.500 metre yarı­şının son metrelerine kadar koşuyu önde götürdü, aşırı heyecandan ötü­rü fenalaşıp bayıldığından dereceye giremedi.

      Papazyan 1922'de Kanada'ya yer­leşerek burada Ermeni Jimnastik Demeği'nin başına getirildi. 1912 Olimpiyat Oyunları'nda Türkiye'yi temsil eden atlet olmakla ömrünün sonuna kadar övünen Papazyan, sık sık Türkiye'ye geldi. 1970'li yıllara kadar bu gezileri sürdü, sonra kendi­sinden haber alınamadı.

      Orhan pamuk gibi sözde aydınların tarihi nerden öğrendiklerini çok merak ediyorum. Vahram Papazyan'ın bu sadakatı bin tane nobelden daha değerli bence. keşke her türk Vahran papazyan kadar olabilseydi. hatta onun yarısı kadar bile yeterdi. kendisini saygıyla anıyorum.