Türk Böyle Şehit Olur

      Türk Böyle Şehit Olur

      Türk tarihinin en ünlü amirali Hızır Hayreddin Reis (Batılıların taktığı lakap ile Barbaros), Akdeniz hakimiyetini ele geçirir ve Afrika sahillerini boydan boya Türk idaresine hediye ederken en yakın yardımcıları bizzat kendi kardeşleri İlyas, İshak ve Oruç idiler.
      Bilhassa Oruç ile omuz omuza, sırt sırta verip Akdeniz memleketlerini dize getirmişlerdi. Hızır'ın Akdeniz'de yaşadığı en sevinçli gün Preveze zaferini kazandığı gün (27 Eylül 1538) ise, en üzüntülü günü de hiç şüphesiz ondan tam yirmi yıl evvel Oruç'un, İspanyollar arasında şehit olduğu gündür.

      Akdeniz'deki Türk varlığının ilk yıllarında Cezayir toprakları Türkler ile İspanyolların hakimiyetlerini kanıtlama arenası olarak görülüyordu.

      Oruç Reis, Becaye, Tlemsen ve Cezayir gibi şehirleri almış ve kendisini Cezayir ülkesinin hakimi ilan etmişti. Bilahare Oran'ı ve Beni Raşid kalesini de alınca İspanyollar Cezayir'in tamamen elden gitmesini engellemek için büyük bir ordu hazırlayıp Cezayir'e gönderdiler.
      Aylarca süren savaş ve kuşatmaya Türklerle birlikte yerli halk da karşı koymaktaydı. Öyle bir nokta geldi ki yerli halk saf değiştirip Oruç'tan desteğini çekti ve bu topraklarda bir kolunu bırakmış olan Oruç Reis'i bir avuç Türk cengaveriyle yapayalnız bıraktı.
      Oruç ve yiğitleri günlerce Tlemsen kalesini savundular. Bir türlü yardım gelmiyordu. Nihayet bir gece muhasara hattını yararak kaleden çıktılar. Üç konaklık mesafedeki Melih ırmağını geçebilirlerse kurtulacaklardı. İspanyol süvari ordusu peşlerindeydi. Kovalamaca gün boyu sürdü. Hava kararmak üzere iken düşman nehre yakın bir yerde Oruç ve adamlarına yetiştiyse de kısa bir çarpışmadan sonra kılıçlar kınına girdi, tüfekler sustu.
      Avrupa'yı titreten kahraman denizci derhal askerlerini alıp nehri geçmeyi düşündü. Dolunayın yakamozlar kırdığı sulara atların ayakları bir karınca sessizliğiyle değiyordu ki İspanyol süvarilerine ikinci bir yardım dalgası geldi ve zemini titreten nal sesleri Melih ırmağından da duyulmaya başladı. Şimdi asker sayısı bire on olmuştu. Bu sırada leventlerin ancak yarısı karşıya geçebilmişlerdi. Geride kalanlar büyük bir İspanyol hücumuna maruz kaldılar.

      Oruç Reis, henüz nehri geçmemiş olan leventlerini yüzüstü bırakıp gidemezdi ve yavaş yavaş eriyen askerlerine yardım için atını mahmuzladı.

      Onu gören herkes bin bir meşakketle geçtikleri nehri, öleceklerini bile bile yeniden gerisin geri kat etmek için dizginlere asıldılar. O sırada Oruç'un sesi, ırmağa yansıyan kılıç sesleri arasında dalga dalga yayılıyordu:

      - İşte Türk böyle şehit olur.
      "Can ile bizden eğer hoşnut ise Canımız.

      Cana minnettir O'nun kurbanı olsun Canımız.

      Canımı canan eğer isterse, minnet Canına.

      Can nedir ki, onu kurban etmeyem Cananım'a..."

      Öz'ünü unutan millet,kaybolmaya mahkumdur.

      Avutma değil Haçapitli kardeşim.Mesele her zaman ÖZ' lerde saklıdır.Bak sen de keşfedip yazmışsın;


      ''Biz daha kendi topraklarımızdaki zenginliklerimizi birilerinin izni olmadığı için yeryüzüne çıkaramıyoruz''

      İşte bu bizi biz yapan ÖZ'den uzaklaşmaya başladığımız için bu şekilde ''EFENDİ-KÖLE'' İlişkilerine bizi daha çok maruz ve mecbur bırakacaklardır.
      Konuya gelince orda kahramanlıktan başka,adam satmamayı,arkadaş satmamayı,bir milleti yüz üstü bırakmamayı da anlatmaktadır.Bunlarıda görmeni dilerdim.
      Bir kere daha konuyu özümseyerek okumanı isterim.
      SAYGILARIMLA

      BURAK REIS

      MADEM DENIZCILERDEN BASLADIK , ISTE BIR KAHRAMAN SEHIDIMIZ DAHA ;
      Sultan II. Bâyezid(1481-1512), İNEBAHTI NIN zapti için donanma hazirlanmasini emreder. Bu gayenin tahakkuku için Osmanli tezgahlarinda (tersane) yeni ve büyük gemilerin yaptirilmasina baslandi. Bu durumu ögrenen Venedik, baris için elçi göndermis ise de donanma, Hammer'in ifadesiyle "yirmi büyük gemi ve altmis yedi kadirgayi havi ve cem'an yüz altmis yelkenden mürekkeb olan Osmanli donanmasi, Mora sahillerinden Moton ve Inebahti taraflarina 28 bin Rumeli ve l8 bin Anadolu askeriyle sekiz bin sipahi ve bir o kadar yeniçeriden müretteb 63 bin kisilik bir ordu götürmek üzere yelken açmisti.
      II. Bâyezid, denizden donanmayi gönderdikten sonra kendisi de 20 Sevval 904 (Haziran l499)'da Istanbul'dan Edirne'ye, oradan da Mora'ya dogru hareket eder. Rumeli Beylerbeyi olan Koca Mustafa Pasa'yi kara tarafindan Inebahti'nin kusatilmasi ile görevlendirir. Ama Osmanli donanmasi, firtina yüzünden üç ay kadar denizde çalkalanip duracak ve bu yüzden önemli bir gelismesaglayamayacaktir.
      Osmanli donanmasinin firtinaya tutulmasi, Venediklilerin isine yaradi. Çünkü bunlar, deniz tarafindan Inebahti'yi savunmak için Amiral Antoniyo Grimani komutasinda l50 veya l60 parça gemi ile Inebahti limanini kapattilar. Bu sirada Osmanli donanmasi, Navarin limani ile Brodano adasi arasindaki kanala girmis ve düsman tarafindan yolunun kesildigini görmüstü.
      Kara ordusu, Inebahti civarina gelip karadan kaleyi kusattigi halde, donanmadan henüz bir haber çikmamisti. Sonunda donanma Moton önüne geldiyse de Venediklilerin kuvvetli müdafaalari yüzünden limana giremedi. Donanmadaki asker açlik ve susuzluktan dolayi büyük sikintilarla karsilasti. Nihayet donanma Hersekzâde Ahmed Pasa kuvvetleri ile takviye edildikten sonra Inebahti limanina dogru yol alabildiler.
      Öbür taraftan, Lepanto kalesinin komutani olan Zuano Mori, Mustafa Pasa'nin teklifini reddetmisti. Hoca Saadeddin, onun teslimi kabul etmeyisini, Venedik hakiminin, donanmanin gelmedigini, kendilerinin ise dayanabileceklerini, bu yüzden de kaleyi teslim etmemesi gerektigine dair haber gönderdigine baglayarak söyle der: "Kale komutani olan kâfir haber gönderdi ki, padisahimiz olan Venedik hakimi böyle haber göndermistir ki, madem ki Müslüman gemileri gelmeye ve muhasara-i hisara yol bulmaya, hisari teslimden imtina edesin ki, donanmalarina yol vermemek için azim (büyük) tedarikler görüp felek peyker u guh lenger gemiler ihzar idüp rehgüzerlerine göndermisim. Derya tarafi mesdud (Deniz tarafi kapali) ve kale muhafizinin esbabi nâ madud iken hisari teslim edersen sonra özrün makbul degildir" Bu esnada Antonio Grimani komutasindaki Venedik donanmasi da Kemal ve Burak Reis komutasindaki Osmanli donanmasinin Korint körfezine dogru ilerleyisini önlemek üzere harekete geçmisti. Içinde Yenisehir hâkimi Kemal Bey'in kara askerinin bulundugu Burak Reis'in gemisi, Prodano adasi (Burak adasi) civarinda Venedik donanmasinin hücumuna ugradi. Burak Reis'in üzerine saldiran gemilerin sayisi yirmi civarinda idi. Her birinde biner kisi olan iki büyük karaka ile her birisinde beser yüz kisi bulunan diger iki karaka, Burak Reis'in gemisinin üzerine atilarak Osmanli gemisini ortaya adilar.Burak Reis'in gemisine iki taraftan kancalar atilarak rampa yapilmisti. Çok kalabalik olan düsmana her ne pahasina olursa olsun karsi koymak gerekiyordu. Kiyasiya cereyan eden muharebe devam ederken Burak Reis, Türk denizcileri arasinda asirlarca derin bir ihtiramla sânini yüceltecek kahramanca bir harekette bulunacaktir. O, kendi kuvvetlerinden çok daha kalabalik olan düsman kuvvetlerine karsi sayilarinin azaldigini görünce, kurtulus çaresinin kalmadigini anlar ve sogukkanli bir sekilde son çareye bas vurur. Burak Reis, birbirlerine siki sikiya çengellenmis olan gemileri ve kendi gemisin ateşler. Kisa sürede üç gemiyle birlikte havaya uçar.Bu son deniz savasinda basta Burak reis olmak üzere 500'e yakin Türk levendi ( denizcisi ) ile Kara Hasan Reis ve Yenisehir Sancakbeyi Kemal Bey sehâdet serbetini içmislerdi. (28 Temmuz 1499) mürettebatından ancak 90 kadar denizci Brodano (Sapienza) adasına çıkarak kurtulabilmişti Göz kamastiran bu kahramanlik örnegi, din ve devlet için isteyerek kendini feda edis, asirlardan asirlara, nesillerden nesillere nakledildi. Burak Reis, bu hareketiyle Türkleri, Akdeniz hakimiyetine eristiren bir "Burak" oldu. Bu savasta Venedik kaptanlarindan Loredano ile Armeniyo da ölmüslerdi.
      Bes yüz mevcudlu Burak Reis'in gemisinden, sadece doksan kadar asker kurtulmustu. Türk gemicileri bu muharebenin cereyan ettigi Prodano adasina Burak Reis adasi ismini vererek bu büyük Türk denizcisinin adini unutmadilarBu savaşa daha sonra Burak Adası Deniz Savaşı dendi.


      KAYNAK : 1- I.HAKKI UZUNÇARSILI
      2- MUHAMMED FARUK