DUMLUPINAR FACİASININ ŞEHİTLERİNİN SON SÖZLERİ "VATAN SAĞOLSUN " OLDU ;
DUMLUPINAR FACİASI
4 Nisan1953 günü Ege'deki bir NATO manevrasından dönen Dumlupınar denizaltısı, saat 02.00 sıralarında Çanakkale boğazında Nara burnunu dönerken aniden büyük bir yük şilebiyle çarpışmış ve büyük bir hızla sulara gömülmüştü.
Denizaltının güvertesindeki 5 kişi suların üzerinde kalmış ve kurtarılmış, kalan 81 denizci ise 86 metre derinliğe gömülmüşlerdi.
Mürettebatın 10'u subay, 37'si astsubay, 39'u erdi.
Derhal Gölcük'teki Denizaltı Filo Komutanlığı uyarıldı.
Komutan, sonradan Cumhurbaşkanı olacak Oramiral Fahri Korutürk’tü.
Maltepe önlerinde demirlemiş olan Gemlik Muhribi hemen Hereke'ye hareket etti, Oramiral Korutürk'ü alıp Çanakkale'ye doğru yola çıktı.
Bu arada manevralar için İstanbul'da bulunan Amerikan 6. Filosuna ait Hawkins gemisi de kurtarma çalışmalarına katıldı. Ancak havanın aniden bozması ve boğazdaki akıntının şiddetlenmesi kurtarma çalışmalarını hepten zorlaştırdı.
işte orada geçen 72 saat, Türkiye tarihinde bir hazin noktadır.
İçerde denizciler, dışarıda onların yakınları, endişe dolu bir bekleyişe geçmişlerdi.
Ve durum, bugün Rus denizaltısındakilerin yaşadığının hemen hemen aynısıydı.
FAHRi KORUTÜRK
SON MESAJ
4 Nisan'da meydana gelen kazanın ardından 2 gün geçtikten sonra bile Dumlupmar'a ulaşılamayınca kurtarma çalışmaları 6 Nisan günü durduruldu. Dumlupınar içinde havasızlıktan can veren 81 kişilik mürettabat için 7 Nisan günü bir tören düzenlendi. Denizaltı Filosu Komutanı Oramiral Fahri Korutürk törende şehitlere şu sözlerle veda etti:
"Komutanlık sıfatıyla size birçok kereler emir verdim. Birçok mesaj yolladım. Bu size son mesajımdır: Aziz isimlerinizi bütün denizciler kalplerimize gömdük”.
DUMLUPINAR'IN KARA KUTUSU
"Burası suyla dolu"
Dumlupınar'ın kıç torpido dairesi dışındaki her bölümü yangın ve su dolması sonucu kullanılamaz hale gelmiş, bir kısım mürettebat torpido dairesine sıkışmıştı.
Bir süre sonra kurtarma gemisi Kurtaran, Dumlupınar'ın imdadına koştu. Hemen şamandıradan içeriyle bağlantı kuruldu.
Astsubay Selami Çizben’in o saatlerde Dumlupınar'la yaptığı konuşmaların kayıtları, bugün denizcilik tarihinin acı dolu sayfalan arasında yer alıyor:
* * *
"-Alo... aşağıdan... alo.... Dumlu..."
"-Evet Dumlu..."
"-Ben Üsteğmen Suat...".
"-Evet efendim, ben Selami..."
"-Selami nasılsınız? Biz geldik, şimdi bana durumu anlat".
"-Efendim dizellerden yara aldık, manevra dairesinde yangın çıktı. Bataryayı sıfıra alarak kıç torpido dairesine geçtik. Şimdi manevra dairesi suyla dolu..."
"-Kaç kişisiniz orada...?"
-22 kişiyiz
"-Diğer dairelerle irtibatınız var mı?"
"-Yarım saat evvel kıç batarya dairesi ile konuştum, şimdi cevap vermiyorlar".
"-Merak etmeyin, Kurtaran geldi, biz buradayız".
"-Efendim manometre 267 kadem gösteriyor, doğru mu?"
"-Selami, Kurtaran geldi. Şimdi kurtarma işlemine başlanıyor. Ben biraz sonra yine gelirim".
"-Peki efendim...".
* * *
Üsteğmen Suat, bu konuşmayı komutanlarına rapor ettikten sonra yeniden şamandıraya dönüp denizaltıdakilere moral vermeye çalıştı.
Ama durum biraz daha kötülemişti:
"-Alo... Dumlu...?"
"-Evet... Dumlu..."
"-Selami, nasılsınız?"
"-Efendim hava biraz fenalaştı."
"-Morallerinizi bozmayın. O hava size daha 2 gün yeter. Sen çocukları yatır. Sigara içmeyin".
"-Yok efendim, hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz. Işık da yok. karanlıktayız".
"-İhtiyaç lambalarını kullanmayın, ileride lazım olacak".
"-Kullanmıyoruz zaten. Birinin ışığı çok zayıfladı".
* * *
Kurtaran gemisi kurtarma çalışmalarını sürdüredursun yarım saat sonra denizaltıyla yeniden bağlantı kuruldu. Suat Üsteğmen yeniden Dumlu... Selami..." diye seslendi.
“VATAN SAĞOLSUN .”
“………”
Ancak bu kez duyulan, sadece iniltiler ve "Allah..." sesleriydi.
DUMLUPINAR DAVASI
Kimin suçuydu?
Dumlupınar faciası"ndan sonra kamuoyu bir süre de "Dumlupınar davası" ile meşgul oldu. Denizaltıya çarpan İsveç bandıralı Naboland adlı şilebin kaptanı 60 yaşındaki Oscar Lorentson hakkında tedbirsizlik ve dikkatsizlik yüzünden ölüme sebebiyet verme suçundan dava açıldı.
28 Nisan'da Çanakkale'de başlayan davada Lorentson, mahkemede denizaltıyı ışıklarının yanmaması nedeniyle fark edemediğini söyledi ve denizaltı komutanı Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu'nu suçladı.
Bunun üzerine mahkeme, olay yerinde tatbikat yapılması kararını aldı.
İnönü denizaltısı ve Ereğli gemisi tanık ifadelerine uygun olarak kazanın bir tatbikatını yaptılar.
Bu tatbikattan sonra mahkeme Dumlupınar'ın komutanının da yargılanmasına karar verdi.
Dava sonunda Yüzbaşı Çelebioğlu beraat etti.
Lorentson ise 1 yıl hapse mahkum oldu. Ancak çarpışmadan sonra filikalarını indirip 5 kişiyi denizden kurtardığı ve hemen SOS verip olayı duyurduğu için cezasının yarısı indirildi ve 6 aylık cezasını çekti.
Karar Yargıtay'dan dönünce yargılama yinelendi ve kazadan tam 2 yıl sonra nihai karar açıklandı:
"Dumlupınar komutanına tedbirsizlik suçundan 2 yıl 6 ay hapis..."
Yüzbaşı Çelebioğlu için de Akdeniz'deki manevralardan yorgun dönmesi hafifletici neden sayıldı ve cezası 1 sene 8 aya indirildi.
O da 20 aylık cezasını Hendek cezaevinde tamamladı.
Geriye, o kazada şehit olan 81 denizci için yazılmış bir dörtlük kaldı:
"KIRMIZIYA GÖNÜLLÜ MAVİYE AŞIKTILAR"
"DALIP SUYUN DİBİNE/GÖKYÜZÜNE ÇIKTILAR".
DUMLUPINAR FACİASI
4 Nisan1953 günü Ege'deki bir NATO manevrasından dönen Dumlupınar denizaltısı, saat 02.00 sıralarında Çanakkale boğazında Nara burnunu dönerken aniden büyük bir yük şilebiyle çarpışmış ve büyük bir hızla sulara gömülmüştü.
Denizaltının güvertesindeki 5 kişi suların üzerinde kalmış ve kurtarılmış, kalan 81 denizci ise 86 metre derinliğe gömülmüşlerdi.
Mürettebatın 10'u subay, 37'si astsubay, 39'u erdi.
Derhal Gölcük'teki Denizaltı Filo Komutanlığı uyarıldı.
Komutan, sonradan Cumhurbaşkanı olacak Oramiral Fahri Korutürk’tü.
Maltepe önlerinde demirlemiş olan Gemlik Muhribi hemen Hereke'ye hareket etti, Oramiral Korutürk'ü alıp Çanakkale'ye doğru yola çıktı.
Bu arada manevralar için İstanbul'da bulunan Amerikan 6. Filosuna ait Hawkins gemisi de kurtarma çalışmalarına katıldı. Ancak havanın aniden bozması ve boğazdaki akıntının şiddetlenmesi kurtarma çalışmalarını hepten zorlaştırdı.
işte orada geçen 72 saat, Türkiye tarihinde bir hazin noktadır.
İçerde denizciler, dışarıda onların yakınları, endişe dolu bir bekleyişe geçmişlerdi.
Ve durum, bugün Rus denizaltısındakilerin yaşadığının hemen hemen aynısıydı.
FAHRi KORUTÜRK
SON MESAJ
4 Nisan'da meydana gelen kazanın ardından 2 gün geçtikten sonra bile Dumlupmar'a ulaşılamayınca kurtarma çalışmaları 6 Nisan günü durduruldu. Dumlupınar içinde havasızlıktan can veren 81 kişilik mürettabat için 7 Nisan günü bir tören düzenlendi. Denizaltı Filosu Komutanı Oramiral Fahri Korutürk törende şehitlere şu sözlerle veda etti:
"Komutanlık sıfatıyla size birçok kereler emir verdim. Birçok mesaj yolladım. Bu size son mesajımdır: Aziz isimlerinizi bütün denizciler kalplerimize gömdük”.
DUMLUPINAR'IN KARA KUTUSU
"Burası suyla dolu"
Dumlupınar'ın kıç torpido dairesi dışındaki her bölümü yangın ve su dolması sonucu kullanılamaz hale gelmiş, bir kısım mürettebat torpido dairesine sıkışmıştı.
Bir süre sonra kurtarma gemisi Kurtaran, Dumlupınar'ın imdadına koştu. Hemen şamandıradan içeriyle bağlantı kuruldu.
Astsubay Selami Çizben’in o saatlerde Dumlupınar'la yaptığı konuşmaların kayıtları, bugün denizcilik tarihinin acı dolu sayfalan arasında yer alıyor:
* * *
"-Alo... aşağıdan... alo.... Dumlu..."
"-Evet Dumlu..."
"-Ben Üsteğmen Suat...".
"-Evet efendim, ben Selami..."
"-Selami nasılsınız? Biz geldik, şimdi bana durumu anlat".
"-Efendim dizellerden yara aldık, manevra dairesinde yangın çıktı. Bataryayı sıfıra alarak kıç torpido dairesine geçtik. Şimdi manevra dairesi suyla dolu..."
"-Kaç kişisiniz orada...?"
-22 kişiyiz
"-Diğer dairelerle irtibatınız var mı?"
"-Yarım saat evvel kıç batarya dairesi ile konuştum, şimdi cevap vermiyorlar".
"-Merak etmeyin, Kurtaran geldi, biz buradayız".
"-Efendim manometre 267 kadem gösteriyor, doğru mu?"
"-Selami, Kurtaran geldi. Şimdi kurtarma işlemine başlanıyor. Ben biraz sonra yine gelirim".
"-Peki efendim...".
* * *
Üsteğmen Suat, bu konuşmayı komutanlarına rapor ettikten sonra yeniden şamandıraya dönüp denizaltıdakilere moral vermeye çalıştı.
Ama durum biraz daha kötülemişti:
"-Alo... Dumlu...?"
"-Evet... Dumlu..."
"-Selami, nasılsınız?"
"-Efendim hava biraz fenalaştı."
"-Morallerinizi bozmayın. O hava size daha 2 gün yeter. Sen çocukları yatır. Sigara içmeyin".
"-Yok efendim, hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz. Işık da yok. karanlıktayız".
"-İhtiyaç lambalarını kullanmayın, ileride lazım olacak".
"-Kullanmıyoruz zaten. Birinin ışığı çok zayıfladı".
* * *
Kurtaran gemisi kurtarma çalışmalarını sürdüredursun yarım saat sonra denizaltıyla yeniden bağlantı kuruldu. Suat Üsteğmen yeniden Dumlu... Selami..." diye seslendi.
“VATAN SAĞOLSUN .”
“………”
Ancak bu kez duyulan, sadece iniltiler ve "Allah..." sesleriydi.
DUMLUPINAR DAVASI
Kimin suçuydu?
Dumlupınar faciası"ndan sonra kamuoyu bir süre de "Dumlupınar davası" ile meşgul oldu. Denizaltıya çarpan İsveç bandıralı Naboland adlı şilebin kaptanı 60 yaşındaki Oscar Lorentson hakkında tedbirsizlik ve dikkatsizlik yüzünden ölüme sebebiyet verme suçundan dava açıldı.
28 Nisan'da Çanakkale'de başlayan davada Lorentson, mahkemede denizaltıyı ışıklarının yanmaması nedeniyle fark edemediğini söyledi ve denizaltı komutanı Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu'nu suçladı.
Bunun üzerine mahkeme, olay yerinde tatbikat yapılması kararını aldı.
İnönü denizaltısı ve Ereğli gemisi tanık ifadelerine uygun olarak kazanın bir tatbikatını yaptılar.
Bu tatbikattan sonra mahkeme Dumlupınar'ın komutanının da yargılanmasına karar verdi.
Dava sonunda Yüzbaşı Çelebioğlu beraat etti.
Lorentson ise 1 yıl hapse mahkum oldu. Ancak çarpışmadan sonra filikalarını indirip 5 kişiyi denizden kurtardığı ve hemen SOS verip olayı duyurduğu için cezasının yarısı indirildi ve 6 aylık cezasını çekti.
Karar Yargıtay'dan dönünce yargılama yinelendi ve kazadan tam 2 yıl sonra nihai karar açıklandı:
"Dumlupınar komutanına tedbirsizlik suçundan 2 yıl 6 ay hapis..."
Yüzbaşı Çelebioğlu için de Akdeniz'deki manevralardan yorgun dönmesi hafifletici neden sayıldı ve cezası 1 sene 8 aya indirildi.
O da 20 aylık cezasını Hendek cezaevinde tamamladı.
Geriye, o kazada şehit olan 81 denizci için yazılmış bir dörtlük kaldı:
"KIRMIZIYA GÖNÜLLÜ MAVİYE AŞIKTILAR"
"DALIP SUYUN DİBİNE/GÖKYÜZÜNE ÇIKTILAR".