Sarıkamış Faciası

      Sarıkamış Faciası

      SEVGİLİ okuyucularım, bugünkü yazımda güncel konuları bir tarafa bırakıp geçmişe, yakın tarihimize dönmek istiyorum.

      Biz tarihini bilmeyen bir toplumuz.

      Okullarda göstermelik tarih dersi okutulur, öğrencilere bir sürü gereksiz şey öğretilir, ezberletilir ve her şey orada biter. O yüzden geçmişimizden koptuk. Ortaya bir konu atılınca çoğunluk bir şey bilmiyor.

      Nedir Sarıkamış faciası denilen olay? Kısaca anlatayım... Çünkü 22 Aralık 2004, bu olayın başlangıcının 90. yılı. Zaten 22 Aralık 1914 günü başlıyor ve 5 Ocak 1915’te noktalanıyor...

      Ve iki hafta içerisinde, tam 90 bin Türk askerinin şehit düşmesiyle sonuçlanıyor.

      Yıl 1914. Almanların safında Birinci Dünya Savaşı’na girmiş durumdayız. Pek çok cephede ve bu arada Doğu Anadolu cephesinde Rus ordusuyla savaşıyoruz. Bütün amacımız Rusların eline geçmiş olan Kars, Ardahan, Sarıkamış gibi yerleşim birimlerini kurtarmak.

      Ama asıl amaç Rus ordusunu bu cephede mümkün olduğunca uğraştırarak, Rusların Alman cephesine daha az kuvvet göndermesini sağlamak. Yani Alman ordusunu rahatlatmak.

      Daha sonra aynı şeyi, Almanların baskısı ve isteği ile yine yaptık. İki kez Süveyş Kanalı’na sefer düzenleyip hezimete uğradık. Türk askeri bu kez Süveyş Kanalı’nın sularında boğuldu.

      1914 yılı aralık ayında Doğu Anadolu’da korkunç bir kış hüküm sürüyor. Türk ordusu dağ başlarında adına zeminlik denilen toprağa oyulmuş çukurlarda mevzilenmiş durumda.

      Orduya ikmal yapılamıyor çünkü memlekette yol yok. Silah, giyecek, yiyecek ancak İstanbul’dan gemilerle gönderilecek, Trabzon’da karaya çıkarılıp Erzurum’a, oradan da cepheye kağnılarla, at, eşek ve develerin sırtında ulaştırılacak!

      Ruslar denizde İstanbul-Trabzon hattını kesmiş, yola çıkan gemi batırılıyor.

      ***

      Ordu perişan durumda. Doğu cephesinde asker yazlık giysiler ve çarıklarla. Bomba, silah, mermi, yiyecek ve giyecek gelmiyor. Durum her geçen gün kötüye gidiyor. Başkomutan Vekili Enver Paşa Ruslara yapılacak saldırı için Doğu ordusunun başına geliyor.

      Komutanlar böyle bir kış mevsiminde bu saldırının başarıya ulaşmasının mümkün olmadığını ısrarla vurguluyor. Ancak Enver Paşa fikrini değiştirmiyor.

      Ordular o korkunç kış günlerinde Sarıkamış’ı alıp Rusları kovalamak amacıyla Allahüekber Dağları’na sürülüyor. Asker bu yüksek dağları yürüyerek aşacak ve Sarıkamış’ı alacak! Kar iki metre, sürekli tipi var. Sıcaklık eksi 30’larda.

      Karşımızda karnı tok, giysileri sağlam, silahları eksiksiz Rus ordusu var.

      22 Aralık felaketin ilk günü. Aç, çıplak, ayakkabısız, yiyeceksiz asker dağlara sürülüyor. Tam iki hafta boyunca o dağlar, o korkunç kış mevsiminde yürüyerek aşılmaya çalışılıyor.

      En sonunda bunu başaran yaklaşık 300 asker Sarıkamış’ın kenar semtlerine giriyor. O yorgun, bitkin kahramanlar da orada Ruslar tarafından esir alınıyor, ya da öldürülüyor.

      Öte yanda Ruslar da cephenin öteki taraflarına hücum ediyor. Ordunun komutanı Enver Paşa son anda kaçmayı başarıyor. Esir düşmekten kıl payı kurtuluyor.

      Sonuç: Allahüekber Dağları’nda tam 90 bin Türk askeri savaşmadan, sadece soğuktan donarak şehit düşüyor...

      Ve Türk tarihinin en büyük felaketi 90 yıl önce bugün gerçekleşmeye başlıyordu.

      Bir Enver Paşa macerasının acı sonu!

      (Bu konuda yazılan, Sarıkamış faciasını anlatan çok ilginç, araştırmaya dayalı iki kitabın ismini size vereyim. İlgi duyarsanız okursunuz.)

      Alptekin Müderrisoğlu: Sarıkamış Dramı. (Kastaş Yayınevi.)

      Kaymakam (Yarbay) Şerif Bey’in Anıları. Sarıkamış. (ARBA Yayınevi.)

      ***

      Bugün yörede şehitlerimiz için dikilmiş görkemli anıtlar yok. Dağ başlarında sadece birkaç toplu mezar var ki, üzerleri taş yığını.

      Falih Rıfkı Atay Sarıkamış felaketini yıllar sonra, İstiklal Harbi sürerken şöyle değerlendiriyordu:

      ‘O ölüp gidenler sağ olsaydı, Mustafa Kemal Paşa bugün Yunanlıları denize dökmüş olacaktı. Türklerin yaşamak ve ölmek için vatana lazım oldukları gün, bu gündü. Doğu Anadolu’yu aradık taradık, her yıkıntı arasında bir insan iskeleti çıkıyor. Kemik olan o yiğitler bugün namus ve özgürlük için dövüşeceklerdi. Şu savaşta birinin bile ölmesine zor razı olduğumuz ordularca Türk’e nasıl kıydınız?’

      Hepsine Allah rahmet eylesin.
      Emin ÇÖLAŞAN
      Hürriyet
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000

      Sarıkamış Faciası...

      Annemin dedesi Sn. Emin AKMAN
      Hemşin Bahar mahallesinden (eski ismi Badra) 3. Arkadaş 1914 Rus savaşına katılıyorlar 2’si dönüyor dedem dönmüyor. Anneannemin Annesi Emin dedemi soruyor ne oldu niye, dönmedi diyor arkadaşlarına onlarda mevzideyken o dışarı bakınca Rus topu başına isabet etti diyor. Ebem zor şartlarda kız çocuklarını büyütüyor. Zaman içinde bir kızı Doyusuf TAŞÇI ile evleniyor. Anneannem rüyalarına giriyor babası kızım ben şehit oldum korkmayın yanınızda olacağım diyor. Anneannem bu rüyadan çok etkileniyor devlete baş vuruyor edindiği bilgiler çok garip ona Babanın Rus harbine gidişi var ama bir tutanak yok sadece gidişi var diyorlar?
      Anneannem Vasiyet etti…
      -Araştır babamın şehit olduğunu ispatla ve o onurlu madalya’yı al
      Şimdi kaçımızın dedesi böyle durumda değilki ! hep düşünmüşsüzdür askerden kaçmıştır diye ama öylede bir belge yokki! Var sayalımki savaştan kaçtılar ne olacak dünyamı duracak bunu da sanırım bilmek hakkımız. Ben Sarıkamış Faciasını okudukça ağladım.
      Bu konuda bana yardımcı olabilecekler inşallah vardır diyorum ben yine de araştırma yapıyorum yaşlı insanlarımızdan bilgi topluyorum inşallah bende bu durumu oğluma vasiyet etmeden öğrenirim.

      Naci KOBAL
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      Orgeneral Özkök: Sarıkamış bir neslin dramıdır


      Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, 22 Aralık 1914 tarihinde başlatılan Sarıkamış Harekatı’nda vatanları için canlarını feda etmekten çekinmeyen şehitleri rahmet, şükran ve minnetle andıklarını belirtti.

      Özkök, Sarıkamış Harekatı’nın yıldönümü dolayısıyla yayınladığı mesajda, belleklerde “Sarıkamış Dramı” olarak da yer alan bu tarihi olayın günümüzde unutulmaya yüz tutmuş “bir neslin dramı” olduğunu ifade etti. Özkök mesajına şöyle devam etti: “Sarıkamış askeri açıdan; var olma azminin, direncin, mücadelenin, inancın, fedakarlığın ve her şeyden önemlisi de; Türk halkı ve askerinin en zor şartlarda vatanı için neleri göze alabileceğinin abideleşmiş bir misalidir.” dedi.

      Üzerinde yaşadığımız toprağın kolay bir şekilde elde edilmediğini vurgulayan Özkök, bu vatanın inşa sürecinin, hepsi birbirinden kanlı ve neredeyse bir neslin tamamının canına mal olmuş bir süreç sonrasında gerçekleştiğini kaydetti. Özkök, Sarıkamış’ın yönetim biliminde; hayal ile gerçek ve yönetilemeyen risk ile yönetilebilir riskin ne anlama geldiğini gösteren en güzel örnek olduğuna işaret etti. Öte yandan, Sarıkamış törenlerine katılmak üzere 150 kişilik bir grup, İstanbul’dan uçakla Erzurum’a gitti. Grubun, üzerlerine, Sarıkamış’ta şehit düşen askerlerin bazılarının adlarının ve Türk Bayrağı’nın işlendiği beyaz önlük giydikleri görüldü. Üzerinde (Cerrah-Kolağası, M. Eşref Süleyman, Diyarbakır) yazılı yelek bulunan ünlü kalp cerrahı ve Düzenleme Komitesi Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ün özel isteği ile törenlere katıldıklarını belirterek, “Sarıkamış’ta 165 sağlık personeli şehit düşmüş. Bunlardan biri de adı yazılı yeleği giydiğim cerrahtır. Bunu onun ruhunu temsilen giydim.” dedi. Törenlere ekibi ile katılan AKUT Başkanı Nasuh Mahruki ise üzerine (Tevfik oğlu Halil, 19 yaşında, Merzifon) yazılı şehidin ismi bulunan bir yelek giydi. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyeleri ve öğrencileri tarafından şehitler anısına yapılan buzdan heykeller de katılımın yüksek olduğu duygulu bir törenle ziyarete açıldı. (Zaman Gazetesi 26.12.2004)
      Ne Mutlu Türk'üm Diyebilenlere!

      Sayın KUKU;

      Ben Doğubeyazıtta askerlik görevimi ifa ettim. Tam Ağrı dağının dibinde. Ordonat bölüğünde idim. Kurmay Yüzbaşı komutanımla bir sohbetim sırasında bana dedi ki aslında Sarıkamış faciası Enver Paşanın elinde değildi Ordu denetimlerden geçer. Bu denetimlerde ordunun harekat kabiliyeti, savaşma gücü, techizatına varana kadar önemlidir.

      Enver Paşa harekattan bir kaç ay önce böyle bir teftiş yapar. Ne acıdır ki Enver Paşa gibi bir Padişah damadına mahçup olmak istemeyen birlikler eksik malzemelerini birbirlerinden tamamlamak ve teftişten önce birliker arasında taşıyarak Enver Paşanın denetiminden geçmişlerdir. Maalesefki sefer emri geldiğinde iş işten geçmiştir. Çünkü kimse Enver Paşanın bu işe girişeceğine ihtimal vermemiştir. Onun Türk dünyası için çok büyük idealleri vardı eğer harekat başarıyla gerçekleşse bugün dünya haritası çok farklı olurdu. Saygılarımla...
      Ne Mutlu Türk'üm Diyebilenlere!
      GEZİ NOTLARI
      Endamı, düşmanı dize getiren bir tekbir velvelesi gibi. Belinde, fişeklerinin yuvalarını tipi ile kapatmaya bütün gece düşen kar bile razı olmamış. Sol eli boynundaki dürbünü kavramış. Havada donmuş, Kale sancağı gibi... Diğer eli belli ki, semaya uzanıp rahmet dilerken öylesine taşlaşmış. Hayrettir, başı açık. Kömür karası gür saçları beyaza bulanmış..."
      Moskova'daki askeri müzede sergilenen bu satırların sonu şöyle biter: "Allahuekber Dağları'ndaki Türk müfrezesini esir alamadım. Bizden çok evvel Allah'a teslim olmuşlardı."

      9. Kolordu Kurmay Başkanı Yarbay Şerif Köprülü esaretten döndükten sonra Sarıkamış harekatıyla ilgili yazdığı kitabında kayıp sayısını 109.274 kişi olarak verir. Olaydan 19 yıl sonra Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan araştırmaya göre kayıp, 108.000 kişi olarak gösterilir. Geriye kalan 12.000 kişi de yakalandıkları tifüsten kurtulamaz.

      Sarıkamış harekatında Mehmetçik şiddetli kış şartlarına rağmen düşmanla çarpışmış ve sonuçta Ruslara 30 bin kayıp verdirmiş. Bu da Türk askeri için bir başarı olsa gerek.

      Sarıkamışla ilgili dram esir olan subay ve erler için bitmemişti. 7 bine yakın Mehmetçik esir alınarak Sibirya'ya ve diğer Rus bölgelerine götürülerek ağır işlerde çalıştırılmış. Birçoğu dayanamayarak şehit oldu. Bazıları kaçarak Anadolu'ya geri dönmüşse de karşılaştıkları manzarayla kahroldu. Eşleri ölmüş, çocukları dağılmış, evleri bomboş ıssızdı.

      Sarıkamış çevresinde binlerce asker yatıyor. Onların adına ne bir mezar taşı, ne de bir iz var. Onları temsil eden birkaç anıt sadece. Sarıkamış köylerinde birçok şehit mezar bulunuyor. Bazı şehit mezarlar, Orman Bakanlığı tarafından ağaç dikme bahanesiyle talan ediliyor. Rusların toplu olarak defnettikleri şehitlerimiz ise halen bulunamadı. Allahuekber dağlarında şehit olan Mehmetçiklere zemin sert ve kayalık olduğu için mezar kazınamadı. Karların erimesiyle ortaya çıkan şehit kemikleri toplandı. Köpek ve kurtlar yem olmasın diye üzerine taşlar konarak koruma altına alındı. Yaz aylarında buralara gelirseniz, yeşeren Sarıkamış ve soğanlı dağlarındaki çiçeklerin ve kuşlar Mehmetçikten bir şeyler sayıkladığını hissedersiniz. 1952 kilometrekarelik Sarıkamış toprağının her 17 ile 19 metresine ortalama bir şehit düşüyor. Sarıkamış-Selim, Soğanlı-Allahüekber hattında sadece 10 şehitlik bulunuyor. Bunlar Batı Kışla, Yukarı Sarıkamış, Hamamlı Köyü, Bardız Geçidi, Lalaoğlu Köyü, Allahüekber, Yayıklı Köyü, Turnagöl, Çermik Yayla ve Yağbasan Köyü şehitlikleri. Allahüekber Şehitliği, toplam 10 bin kişilik beyaz ölüm kurbanını barındırır.
      Sarıkamış şehitlerini unutmayacağız, ruhları şad olsun.

      Arkası takviyeli Ruslar, ilkbaharda havaların açılmasıyla birlikte karşı taarruza geçti. Van, Muş ve Bitlis şehirlerimiz, 15 Mayıs 1915 tarihine kadar Ermenilerin de desteğiyle Rusların eline geçer. Rus orduları 24 Temmuz 1916 yılına kadar geçen zaman içinde Erzurum, Erzincan, Trabzon, Bayburt ve Gümüşhane'yi kolayca zaptederek Doğu Anadolu'yu ele geçirir. Bir başka dram yaşanıyordu bu dönemlerde. Ruslardan ve Ermeni çetelerinden kaçan Karadeniz halkı, iç Anadolu'ya göç etti. Göç yollarında sefalet hastalık ve açlık başladı. Aileler dağıldı, genç kadınlar namuslarını teslim etmemek için kendilerine kıydı.

      agrt.net/gezi agrt.net/gezi/SEHT6.htm1
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000

      CVP: Sarıkamış Faciası

      Sarıkamış Harekâtı

      Birinci Dünya Savaşında felâketle neticelenen askerî harekât.

      Osmanlı Devleti harbe; 1878’den beri Rus işgalinde bulunan Kars, Sarıkamış, Ardahan gibi doğu illerimizi geri almak, Doğu Avrupa’da Ruslarla harp hâlinde olan Almanlara yardım etmek, kazanılacak bir zaferle Kafkaslar ve Orta-Asya’daki Türk illerinin kapısını açmak maksatlarıyla, başta Enver Paşa olmak üzere, iktidarda bulunan İttihatçılar tarafından sokuldu.

      Türk bayrağı çekilip, Yavuz ve Midilli adı verilen iki Alman zırhlısı, Karadeniz’deki Rus limanlarını bombardıman etti. Rusya da buna karşılık olarak 30 Ekim 1914 tarihinde Türkiye’ye taarruz etti. Rus-Kafkas ordusu, Karadeniz’den Ağrı Dağındaki hudut üzerinden yedi kol hâlindeki saldırısıyla Pasinler’e kadar ilerledi. Rus ordusunun taarruzu, Köprüköy’de durduruldu. Üçüncü ordu, 3-9 Kasım 1914 günlerinde meydana gelen Köprüköy Meydan Muharebesinde Rus ordusunu yendi. Üçüncü Ordu Komutanı, mevsim şartlarını dikkate alıp, ayrıca askerin kaput başta olmak üzere, giyim ve iâşesinin yetersizliğini, top ve süvari atlarının azlığını hesaba katarak, sıcağı sıcağına düşmanı takip etmedi. Köprüköy Meydan Muharebesinin raporlarını alan, yarbaylıktan paşalığa terfi ettirilen Harbiye Nazırı (Millî Savunma Bakanı) Enver Paşa, Alman kurmay ve generalleriyle Erzurum’a geldi. Enver Paşa, Erzurum ve Köprüköy’de birer taburu teftiş etmişti; ancak ordu birliklerinin tamamı hakkında yeterli bilgiye sahip değildi. Üstelik, ordu kumandanı Hasan İzzet Paşanın, bu mevsimde harekât yapılamayacağı, taarruzun bahara bırakılması tavsiyesine karşılık, onu vazifesinden azletti ve taarruza karar verdi. Üçüncü Ordu Komutanlığı vazifesini de üzerine alan Enver Paşa, 18 Aralık 1914 tarihinde, kıtalara, taarruz emrini verdi.

      Taarruza iştirak eden birliklerin büyük bir kısmı, özellikle Arabistan’dan geri çekilen ve Güneydoğu Anadolu’dan sevk edilenler, sıcak iklime alışık olup, teçhizatları yönünden kış şartlarına hazırlıksızdı. Üçüncü Ordunun üç kolordusu (9, 10, 11. Kolordular), 24 Aralık 1914 günü -39 derece soğukta Büyük Sarıkamış Çevirme ve Kuşatma (İhâta) Harekâtına başladı. Ayrıca, gerilla harbi yapan yarı resmi Türk çeteleri de, Ardahan’a hareket etti. Üçüncü Ordudan bazı kıtalar, 24-25 Aralık gecesi, Sarıkamış’a ulaşmayı başardı. Ancak, Allahü Ekber Dağlarını aşarken çetin zorluklar ve kış şartları sebebiyle gerek miktar, gerekse mevcut silahları yönünden çok zayiat ve kayıp verdiler. Allahü Ekber Dağlarını aşan Mehmetçiklerden bir kol da, Sarıkamış’ın doğusundaki Selim İstasyonuna vararak demiryolunu tahrip edince, Sarıkamış’taki Rus kolorduları paniğe uğradı. Gayriresmî Türk çeteleri de, 1915 yılı başında Ardahan’a girdi. Rus Kafkas Ordusu Başkumandanı, Üçüncü Ordunun ilerleyişi üzerine; 2-3 Ocak 1915 günlerinde telsiz-telgraf ile müttefikleri Fransa ve İngiltere’ye, günde birkaç defa yalvarırcasına başvurarak:

      “Telefon konuşmalarını durduran soğuk ve kış, Türk ordusunu engelleyemiyor. İkinci bir cephe açarak, Türk ordularının ilerlemesi durdurulamaz ise, zengin Bakü petrolleri, Osmanlı-Alman ittifakının eline geçecek ve Hindistan yolu onlara açık bulunacaktır!” haberini gönderiyordu.

      Kış, 3-4 Ocak 1915 gecesi daha da şiddetlendi. Fırtına ile yağan kar, yolları tıkayıp, çadırları yıktı. Arkasından da dondurucu soğuklar bastırınca, 150 000 kişilik ordunun 90 000’i (veya 60 000’i) donma, dizanteri ve tifo gibi hastalıklarla mahvoldu. Sarıkamış İstasyonuna giren Enver Paşa, bu felaket karşısında, Üçüncü Orduyu yüzüstü bırakıp, İstanbul’a döndü. Bu harekâtta Ruslar, 32 000 kayıp verdiler.

      Sarıkamış Harekâtı; kuşatma harekâtıyla düşman kuvvetlerinin arkasına düşmeyi hedef alan, başarılı bir plândı. Ancak, stratejinin faktörlerinden zaman iyi değerlendirilmediği, kuvvetler de böyle bir harekâtı yapacak şekilde teçhizatlandırılmadığı için başarısızlıkla sonuçlandı.

      Ordunun kış şartlarına hazır olmaması ve olumsuz iklim şartları sebebiyle ikmal ve iaşe hizmetlerinin yapılmayışı, kıtalarda açlığa, hayvanların telef olmasına, dolayısıyla birliklerin dağılmasına sebep oldu. Enver Paşanın şuursuzca verdiği gece taarruzu emirleri, kayıpları daha da arttırdı.

      Sarıkamış Harekâtı sonunda, Doğu Anadolu kapıları, Ruslara açıldı. 13 Mayıs 1915’te Ermenilerin işbirliği yaptığı Rus kuvvetleri, önce Van’a, bilâhare Muş ve Bitlis’e girdi. Ermenilerin harp esnasında Ruslara yaptıkları büyük hizmetin karşılığı olarak, bu illerin valilikleri, Ermenilere verildi. Harpten sonra, Ermeni-Rus işbirliği sonunda, bölge halkına karşı müthiş bir soykırıma girişildi. Van Gölünün ortalarına kayıklarla taşınıp öldürülen, suya dökülen çocuk, kadın, genç ve ihtiyar Türklerin sayısı, kesin olarak tespit edilmemesine rağmen, çok fazladır. Esasen, bu harp sırasında Ermeni Komitacıları, hemen her tarafta isyana hazırlanarak, birçok yerde depolar dolusu silah ve cephane biriktirdiler. Bu silah, teçhizat ve destekle katliam yapıp, Doğu Anadolu’yu harabeye çevirdiler.

      Sarıkamış Altınbulak
      Soğanlı'yı biz ne bilek
      Bizim uşak göğcek gezer
      Ağca zıbın kara yelek

      Yüzbaşılar binbaşılar
      Tabur taburu karşılar
      Bir kar yağar ince ince
      Yatan şehitler ışılar.

      ŞEHİTLERİMİZİ RAHMETLE ANIYORUZ..

      Ağlatan Belgesel Bu Akşam Ekranda

      "Ateşe Dönen Dünya: Sarıkamış" belgeseli tamamlandı. Sarıkamış’ın trajik, hüzünlü öyküsü, bu gece saat 22.20’de CNN TÜRK’te yayınlanacak.

      BELGESELDEN FOTOĞRAFLAR

      Birinci Dünya Savaşı’nın hem en "sıcak" hem de en "soğuk" günlerinde 90 bin Türk askerine mezar olan Sarıkamış faciası, bir belgeselle canlanıyor. 1914 yılının son günlerinden 1915’e uzanan olaylar yeniden gün ışığına çıkıyor, tarihin tozlu sayfalarında unutulan gerçekler hatırlanıyor. "Ateşe Dönen Dünya: Sarıkamış" belgeseli, Kalp Cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez’in önderliğinde ve kişisel arşivinden yararlanılarak, Sarıkamış Dayanışma Grubu’nun yardımlarıyla hazırlandı.

      CNN TÜRK program bölümünden Reyhan Yıldız ve Serdal Taşkın’ın da katkılarıyla hazırlanan belgeselin metinleri derin bir arşiv taraması ve araştırma sürecinin ardından bir yılı aşkın bir emekle hazırlandı.

      22 Aralık 1914’de başlayıp 5 Ocak’ta Osmanlı Ordusu’nun kesin yenilgisiyle sonuçlanan harekata katılan askerlerin ve siyasetçilerin anıları ve tarih kitaplarının yeniden gözden geçirilmesinin ardından belgesel için, birçok tarihçi ve araştırmacıyla röportajlar yapıldı. Böylece belgeselde, harekatın gün gün yaşanan gelişmelerle aktarılması amaçlandı.

      Allahüekber ve Soğanlı Dağları’nda yaşanan dram, yerinde yapılan çekim ve canlandırmalarla belgelendi. Canlandırma çekimleri Sarıkamış’ın Mescitli Köyü’nde gerçekleştirildi.

      Mescitli Köyü gençleri, canlandırma çekimlerinde gönüllü olarak rol aldılar. CNN TÜRK Moskova muhabiri Cenk Başlamış’ın da katkılarıyla, Rusya Devlet Arşivleri’nde günler süren araştırmaların sonunda, döneme ait görüntüler toplandı ve satın alındı.

      Belgeseli usta tiyatrocu Yıldız Kenter seslendirdi. Müzik arşivlerinden Sarıkamış ve seferberlik türkülerinin taş plak kayıtları edinildi.

      kelebek.hurriyet.com.tr/magazin/5657389.asp

      fotogaleri.hurriyet.com.tr/Res…M1nhvIQlzwhUrCg%3d%3d&i=0
      Resimler
      • Ateþe Dönen Dünya 1.jpg

        10.54 kB, 0×0, 1,847 defa görüntülendi
      • Ateþe Dönen Dünya 2.jpg

        6.58 kB, 0×0, 1,474 defa görüntülendi
      • Ateþe Dönen Dünya 3.jpg

        13.49 kB, 0×0, 1,377 defa görüntülendi
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      Bu akşam o programı gözyaşları içinde izledim. Söylenen herşeyi hafızama kazımaya çalıştım. İki türkü vardı ki sesi hala kulaklarımda çınlıyor.

      Erzurum’un dağlari,
      Yedun Maçkalileri
      Kiminun yari ağlar
      Kiminun analari

      ***********

      Yeşil dağın taşları
      Ötüşüyor kuşları
      Kan içinde çürüdü
      Yüzbaşının saçları
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...

      KGB Arşivinden Katliam Belgesi

      Ruslar'a esir düşen Türk askerlerinin, Hazar'a götürülüp, nasıl türlü işkenceler, açlık ve susuzlukla öldürüldüğüyle ilgili kayıtlar 92 yıl sonra KGB'nin arşivinden çıktı.

      Sarıkamış Harekatı'nda Ruslara esir düşerek Hazar Denizi'ndeki Nargin Adası'na götürülen binlerce Türk'ün açlık ve işkence sonucu öldüğüyle ilgili kayıtlar 92 yıl sonra KGB'nin arşivinden çıktı.

      Birinci Dünya Savaşı'nda esir kampı olarak kullanılan, 10 bine yakın Türk asker ve sivilin şehit edildiği tahmin edilen Hazar Denizi'ndeki Ruslara ait Nargin Adası'nın görüntüleri, Rus Gizli Servis Teşlikatı'nın (KGB) arşivlerinden çıktı.

      Tam 92 yıl sonra, Sarıkamış Dayanışma Grubu'nun uzun çalışmalarıyla ortaya çıkan kayıtlarda, 1914-1915 yıllarında, Sarıkamış Harekatı'nda Anadolu köylerinden esir alınan sivil ve askerlerin görüntüleri yer alıyor. Tarihi kaynaklarda, Türk esirlerin çoğunun, susuzluktan, yılanların zehirlemesi ve Rusların kurşuna dizmesiyle şehit olduğu yazıyor.

      ÇOCUKLAR VE YAŞLILAR DA KAMPTA ÖLDÜ

      KGB tarafından propaganda amaçlı çekilen kayıtlarda, 10-15 kişilik gruplar halinde ortada bulunan bir tencereden yemeklerini yiyen, açlık ve ağır kış şartlarına dayanamadıkları için hafızalarını ve sağlıklarını kaybettiği anlaşılan ve sağa sola sallanarak yürüyen esirlerin görüntüleri var. Esir düşenlerin çoğunun şehit olduğu bilinen adada çekilen görüntüler arasında, çoğu anne ve babasız kalan bebek ve çocukların toplu halde denize girmeleri de kaydedilmiş. Sarıkamış Dayanışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, Nargin Adası'nın bir kısmının tamamen mezarlık olduğunu ve bu mezarlıktan getirdikleri kemikler üzerinde yapılan incelemelerde aralarında Türkler'in de olduğunun ortaya çıktığını belirterek, Ada'nın Türk şehitliği yapılması için çalışacaklarını da ifade etti.

      ESİRLER SU DİYE YALVARIYORDU

      Bakü'deki Hümmet Parti Başkanı olan Dr. Neriman Nerimanov o tarihlerde şehir dumasına sunduğu raporda şunları söylüyordu: “Burada su çetinlikle ele düşen bir şeydir. Burası adeta arsa-i kerbeladır. Su olanda hörek yok, hörek tapılanda su yoktur. Bu yılanlar yuvasında yaşamaya değil, ölmeye mahkum olan zavallılar susuzluktan göğermiş, kurumuş dillerini ağızlarından çıkarıp dudaklarını kemiriyor, 'su' diye ah vah ediyorlardı. Burada içmeyede su tapılmıyor. Buraya su karadan geliyor. Cezirenin özünün içmelik suyu yoktur. Bazen oluyor ki deryada şiddetli külek oluyor. O günlerde barkazlar cezireye yanaşmıyorlar. Barkaz gelmeyince su da yok. Sivil esirler içinde 80 yaşında bitmiş halde ihtiyar kişilerle, 2 yaşından 15 yaşına kadar körpe çocuklar vardı”

      Zapsu'nun dedesi kaçmış

      Adaya Türk şehitliği açılması konusunu daha önce gündeme getiren eski milletvekillerden Turhan Çömez, o dönemde Dışişleri Bakanlığı görevini yürüten Abdullah Gül'e yazdığı mektupta adada esir olarak kalan isimlerden birisinin de Başbakan Erdoğan'ın danışmanı Cüneyd Zapsu'nun dedesi Abdürrahim Zapsu'nun olduğunu dile getirmişti. Dede Zapsu, esir kaldığı Nargin Adası'ndan bir hemşirenin yardımı ile kömür kamyonunun içinde kaçmayı başarmış.

      Bir adı da cehennem adası

      Ruslar tarafından ağır suçluların konulduğu ada, Birinci Dünya Savaşı sırasında, Prens Oldenburg'un talimatıyla esir kampına dönüştürüldü. Azerbaycan'ın başkenti Bakü'nün karşısında Hazar Denizi'nde bulunan Nargin Adası, yaklaşık 900 dekarlık yüzölçümüyle bölgenin en büyük adası. Su kaynağı ve bitki örtüsü bulunmayan, yılanlarıyla ünlenen ada, bu nedenle tarihte Yılan Adası olarak anıldı. Rusların uzun yıllar hapishane olarak kullandığı Nargin Adası, içinde bulundurduğu azılı esirler ve zehirli yılanlarıyla 'cehennem ada' olarak da adlandırılıyordu.

      osmanlimedeniyeti.com/Bilgi/Katliam%20Belgesi
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000