Büyük hukukçu, edebiyatçı, dilbilimci ve şair İbn Hazm’ın bütün dünya dillerine çevrilen eseri Güvercin Gerdanlığı’ndaki ve sevgi aşkla ilgili düşüncesi.:
“… benim düşünceme göre aşk , ruhların çeşitli yaratıklar arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesidir. Bu birleşme onların en yüksek temel öğelerinde meydana gelir. Beraberlik ve ayrılığın, varlıkların birleşimi ve ayrışımıyla ilgili olduğunu biliyoruz. Her şekil kesinlikle kendine uygun olan şekli çağırır; onu ara, bulur. Her şey misli mislinedir. Aramızda karşıtların birbirini ittiğini , benzerlerin birbirlerini çektiğini, hemcinslerin birbiriyle uyum sağladığını bilmeyen yoktur. Niçin aynı durumlar ruhlar için sözkonusu olmasın ? Allah Adem’in eşinde bulacağı ısınmanın nedenini Havva’nın kendisinden bir parça bulmasında kılmıştır….”
“ ben bir güneşle büyülendim ki ; battığı zaman,
battığı yer sanki bir gelin odası mahremiyetine sahip.
Profilden bakılınca parşömen tomarları kıvrımlarını anıran genç,
Güzel bir cariye niteliğinde bir güneş !
Ancak dış görünüşüyle insanlara benzemekte !
Güzelliğini tasvire gelince, bir peri kadar güzel !
Çünkü yüzü mücevher gibi, bedeni yasemin gibi, kokusu misk ve amber kokusu !
Kısacası, bütün olarak bir ışık sanki !
Şık giysiler içinde adımlarını atarak, ilerlerken, sanki yumurta üzerinde ya da cam
kaseler, kadehler üzerinde yürümekte !
keklik gibi gaydalamakta. “ ( abbas el ahnef )
“ göz kapaklarım bulutlara ders verdi ve bunun üzerine bulutlar bol bol yağmur
yağdırdılar.
Böyle ağlarken, bu gece, bana çektirdiğin acıları paylaşmak mı, yoksa uyanık kalmama
Yardım mı etmek istiyor ?
Eğer karanlıklar ancak uykunun göz kapaklarını kapattığı an son bulacaksa,
Şafak atmasını asla göremeyiz ve gittikçe büyüyen bir uykusuzluğun kurbanı oluruz.
Bana öyle geliyor ki bu gece yıldızlar, bulutlar gözlerden onların ışıklarını saklarkenki
Durumları ile,
Bana senin aşkının çektirdiği gizli acılara benziyorlar, ey gönlümün çiçeği !
Çünkü bu gizli acı ancak tahminen belli olabilir “ ( Vafir )
“ anladım ki aşk, güzellerin al yanağına göz takılıp kaldığında elde edilen hazla başlıyor.
Oysa sen, demir parmaklıklar arasına düştüğün halde,kendini mutlu, aklını özgür sanıyosun.
Suyu görüp aldanan,sonra kayarak dalgaların ortasında boğulup giden birine
benziyosun tıpkı. “
“ aşkta aşağılanmak hiç de kusur değildir; en kibirli insan dahi aşkta boyun eğer.
Beni aşağılanmış bir halde görürseniz şaşmayın; benden önce Muntasır da aynı durumda kalmıştı.
Sevgili sevenin ne dengi ne bezeridir; öyleyse bu durumda sabretmek hiç de aşağılanmak
değildir.
Bir elma yere düştü; üşüşü seni üzdü; onu kesip yerken büyük bir zafer kazandığını
İddia eder misin ? “
“ şaşaalarla kolayca baştan çıkıveren kişilerden değilim ben ; ayrıca ayrılık da gönlümde tuttuğum
duyguları pek etkilemez.
O zaman kalbimin en gizli yerinde nefretler duyarım; fakat dıştan tatlı dilli ve gönül okşayıcı görünürüm
Sonunda anladım ki,savaşta ateş yükseldikçe yükseliyor, halbuki başlangıçta bir oyundu.
Alacalı yılanın hareli kumaş gibi bir parlaklığı var; rengi olağanüstü güzel ; fakat ne yazık ki bu güzel
Parlaklık altına öldürücü zehir sinsice yerleşmiş.
Kılıç çeliğinin insanı hayran bırakacak bir manzarası var ; bu yolla insan dilediği her şeye ulaşır.
Çünkü olur ki insan yarın hatırlı, itibarlı, saygın kişisi olmak için alnını toza toprağa koyar, secde eder
İşte insan için ardından bir izzet,büyüklük getiren alçaklıkla sona eren bir izzetten daha soyludur.
Nice bin kez, yoksulluk ardın bolluk getirmiştir; nice binkez kıtlık sonunda her şey bollanmıştır.
Düşüşü göremeyen kimse izzeti ne bilsin ? çünkü hiç kimse rahat yüzü göremez, yorgunlu çekmemişse.
İnsan susuzken,küçük bir sudan birazcık su içse,bolca kana kana ve birçok defa su içmesinden
daha tatlıdır. “
“ dostluk bağlarımızı çözmeye uğraşmayı bırak ! tersine birlikteliğimizin düğümlerini sıkıla, ey zalim !
istesen de istemesen de, hukuk bilgisinin söylediğine geleceksin ey zalim “
“ olur ki beni kınadıktan sonra, ödüllendirirsin kınadığın durumdan dolayı, belki de fazlasıyla.
Nice bin kez gökyüzünü,a çık, masmavi seyrettik de sonunda gökgürültüsü duyar olduk !
Ama sonra o güzel günler yeniden geldi; umarım sen de böyle yeniden döner gelirsin “
“ HERKESCE BİLİNEN BİR KONU BU; SENİN AHLAKIN İKİ YÖNLÜ VE İŞTE BUGÜN KADER
SENİN ŞAHSINDA İKİ YÜZLÜ BİRDEN GÖSTERİYOR.
SEN GEÇMİŞTEKİ NUMAN GİBİSİN, ONUN DA İKİ GÜNÜ VARDI : BİRİ MUTLU GÜNÜ.
O GÜN İNSANLARI MUTLU EDİYORDU; ÖTEKİ, UĞURSUZLUK VE DÜŞMANLIK GÜNÜ.
SENİN DE MUTLU GÜNÜN VAR, AMA NE YAZIK Kİ BENİM İÇİN DEĞİL !
SENİNLE BİRLİKTE OLDUĞUM GÜNLERİM İSE HİCRAN DOLU, ÇİLE DOLU.
SÖYLESENE , SENİN İÇİN BESLEDİĞİM AŞKIM, HERHANGİ BİR LUTUFLA
ÖDÜLLENDİRMENE LAYIK DEĞİL Mİ ? “
“ gizlenmesi gereken bir sırrı gizlemek o kadar önemli değil ; aslı önemli olan birinin
açığa vurduğunu gizlemektir.
Tıpkı insanın fazla zengin değilken ya da cimriliğe eğilimliyken bol bol bağışta
Bulunmasının büyük değeri olduğu gibi. “
“ önünde ışıkların, çiçeklerin secdeye kapandığı bir yüz bu !
öyle tüm bir yüz ki ne eksiği var, ne fazlası !
bu bir ılıklık , kuşluk güneşi oğlak burcundayken !
tatlı bir serinlik, güneş aslan burcundayken “
“ aşkı uğruna, ayrılığa kendini adadı aşık ; aşıklardan kaçan kişi bizden değildir.
Tıpkı yoksullaşırım korkusuyla yoksul hayatı süren bir zengin gibi,
böylece kesin olarak yoksulluğun içine düşer. “
“ EĞER SANA KAVUŞMA YOLLARI TIKALIYSA VE EĞER SENİN BANA YAKLAŞMAN DA
İMKANSIZSA, NE OLUR BANA VAADLERDE BULUN VE YALAN SÖYLE.
BELKİ, BÖYLECE, BİR GÜN SANA KAVUŞURUM UMUDUYLA OYALANARAK,
KIRIK, YIKIK BİR KALBLE YAŞAMI SÜRDÜRMEYİ BAŞARACAĞIM ;
ÇÜNKÜ SEN BENDEN YÜZ ÇEVİRİYOSUN.
KITLIKTAN, YOKSULLUKTAN ACI ÇEKENLER, GÖK KUBBEDE BİR ŞİMŞEK ÇAKTIĞINDA
YALACIKTAN DA OLSA, KİMİ ZAMAN TESELLİ BULMAZLAR MI ? “
“ senin için, korkarım gözlerim sana kavuşamaz; ve gene korkarım elimle dokunsam tuz buz erirsin.
Bunlardan sakınmak için, seninle karşılaşmaktan kaçınıyorum; ve seninle, uyuduğum zaman,
Düşümde karşılaşma yollarını arıyorum.
Uyuyunca, ruhum duyu organlarından saklı ve gizli seninle baş başa kalıyor.
RUHLARIN BİRLEŞMESİ GERÇEKTEN SONUÇ İTİBARİYLE , BEDENLERİN
BİRLEŞİMİNDEN BİN KEZ DAHA GÜZELDİR.
“ öyleyse hiç tanımadığım biri ol bari; çünkü ben senin hiç bilmediğin, kendisiyle hiç birlikte
olmadığın biri gibi oldum sence.
Ben yankı gibiyim, seslenene cevap veririm; öyleyse sen de bugün söylediğin şeye
İleride uygun olarak davran !”
“ umutsuzluğu kendime bir kale burcu ve bir zırh yaptım ; böylece hiçbir zaman zulüm giysisi
giymedim.
Benim için kendi kurtuluşumu sağlayan küçük şeyler, benim dışımda geriye kalan tüm öteki
insanların kurtuluşundan daha önemlidir.
Eğer dinim, ırz ve namusum düzgünse, benden uzaklaşan şeyler o denli önemli değildir.
Dün zaten gitti, yarına çıkıp çıkmayacağımı da bilmiyorum; öyleyse durup dururken ,
Neden boş yere üzüleyim ? üzülmem neyi değiştirir ve neye yarar. ? “
ayrıntı için : İbn Hazm - Güvercin Gerdanlığı ( sevgiye ve sevenlere dair ) insan yay.
bakılab
“… benim düşünceme göre aşk , ruhların çeşitli yaratıklar arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesidir. Bu birleşme onların en yüksek temel öğelerinde meydana gelir. Beraberlik ve ayrılığın, varlıkların birleşimi ve ayrışımıyla ilgili olduğunu biliyoruz. Her şekil kesinlikle kendine uygun olan şekli çağırır; onu ara, bulur. Her şey misli mislinedir. Aramızda karşıtların birbirini ittiğini , benzerlerin birbirlerini çektiğini, hemcinslerin birbiriyle uyum sağladığını bilmeyen yoktur. Niçin aynı durumlar ruhlar için sözkonusu olmasın ? Allah Adem’in eşinde bulacağı ısınmanın nedenini Havva’nın kendisinden bir parça bulmasında kılmıştır….”
“ ben bir güneşle büyülendim ki ; battığı zaman,
battığı yer sanki bir gelin odası mahremiyetine sahip.
Profilden bakılınca parşömen tomarları kıvrımlarını anıran genç,
Güzel bir cariye niteliğinde bir güneş !
Ancak dış görünüşüyle insanlara benzemekte !
Güzelliğini tasvire gelince, bir peri kadar güzel !
Çünkü yüzü mücevher gibi, bedeni yasemin gibi, kokusu misk ve amber kokusu !
Kısacası, bütün olarak bir ışık sanki !
Şık giysiler içinde adımlarını atarak, ilerlerken, sanki yumurta üzerinde ya da cam
kaseler, kadehler üzerinde yürümekte !
keklik gibi gaydalamakta. “ ( abbas el ahnef )
“ göz kapaklarım bulutlara ders verdi ve bunun üzerine bulutlar bol bol yağmur
yağdırdılar.
Böyle ağlarken, bu gece, bana çektirdiğin acıları paylaşmak mı, yoksa uyanık kalmama
Yardım mı etmek istiyor ?
Eğer karanlıklar ancak uykunun göz kapaklarını kapattığı an son bulacaksa,
Şafak atmasını asla göremeyiz ve gittikçe büyüyen bir uykusuzluğun kurbanı oluruz.
Bana öyle geliyor ki bu gece yıldızlar, bulutlar gözlerden onların ışıklarını saklarkenki
Durumları ile,
Bana senin aşkının çektirdiği gizli acılara benziyorlar, ey gönlümün çiçeği !
Çünkü bu gizli acı ancak tahminen belli olabilir “ ( Vafir )
“ anladım ki aşk, güzellerin al yanağına göz takılıp kaldığında elde edilen hazla başlıyor.
Oysa sen, demir parmaklıklar arasına düştüğün halde,kendini mutlu, aklını özgür sanıyosun.
Suyu görüp aldanan,sonra kayarak dalgaların ortasında boğulup giden birine
benziyosun tıpkı. “
“ aşkta aşağılanmak hiç de kusur değildir; en kibirli insan dahi aşkta boyun eğer.
Beni aşağılanmış bir halde görürseniz şaşmayın; benden önce Muntasır da aynı durumda kalmıştı.
Sevgili sevenin ne dengi ne bezeridir; öyleyse bu durumda sabretmek hiç de aşağılanmak
değildir.
Bir elma yere düştü; üşüşü seni üzdü; onu kesip yerken büyük bir zafer kazandığını
İddia eder misin ? “
“ şaşaalarla kolayca baştan çıkıveren kişilerden değilim ben ; ayrıca ayrılık da gönlümde tuttuğum
duyguları pek etkilemez.
O zaman kalbimin en gizli yerinde nefretler duyarım; fakat dıştan tatlı dilli ve gönül okşayıcı görünürüm
Sonunda anladım ki,savaşta ateş yükseldikçe yükseliyor, halbuki başlangıçta bir oyundu.
Alacalı yılanın hareli kumaş gibi bir parlaklığı var; rengi olağanüstü güzel ; fakat ne yazık ki bu güzel
Parlaklık altına öldürücü zehir sinsice yerleşmiş.
Kılıç çeliğinin insanı hayran bırakacak bir manzarası var ; bu yolla insan dilediği her şeye ulaşır.
Çünkü olur ki insan yarın hatırlı, itibarlı, saygın kişisi olmak için alnını toza toprağa koyar, secde eder
İşte insan için ardından bir izzet,büyüklük getiren alçaklıkla sona eren bir izzetten daha soyludur.
Nice bin kez, yoksulluk ardın bolluk getirmiştir; nice binkez kıtlık sonunda her şey bollanmıştır.
Düşüşü göremeyen kimse izzeti ne bilsin ? çünkü hiç kimse rahat yüzü göremez, yorgunlu çekmemişse.
İnsan susuzken,küçük bir sudan birazcık su içse,bolca kana kana ve birçok defa su içmesinden
daha tatlıdır. “
“ dostluk bağlarımızı çözmeye uğraşmayı bırak ! tersine birlikteliğimizin düğümlerini sıkıla, ey zalim !
istesen de istemesen de, hukuk bilgisinin söylediğine geleceksin ey zalim “
“ olur ki beni kınadıktan sonra, ödüllendirirsin kınadığın durumdan dolayı, belki de fazlasıyla.
Nice bin kez gökyüzünü,a çık, masmavi seyrettik de sonunda gökgürültüsü duyar olduk !
Ama sonra o güzel günler yeniden geldi; umarım sen de böyle yeniden döner gelirsin “
“ HERKESCE BİLİNEN BİR KONU BU; SENİN AHLAKIN İKİ YÖNLÜ VE İŞTE BUGÜN KADER
SENİN ŞAHSINDA İKİ YÜZLÜ BİRDEN GÖSTERİYOR.
SEN GEÇMİŞTEKİ NUMAN GİBİSİN, ONUN DA İKİ GÜNÜ VARDI : BİRİ MUTLU GÜNÜ.
O GÜN İNSANLARI MUTLU EDİYORDU; ÖTEKİ, UĞURSUZLUK VE DÜŞMANLIK GÜNÜ.
SENİN DE MUTLU GÜNÜN VAR, AMA NE YAZIK Kİ BENİM İÇİN DEĞİL !
SENİNLE BİRLİKTE OLDUĞUM GÜNLERİM İSE HİCRAN DOLU, ÇİLE DOLU.
SÖYLESENE , SENİN İÇİN BESLEDİĞİM AŞKIM, HERHANGİ BİR LUTUFLA
ÖDÜLLENDİRMENE LAYIK DEĞİL Mİ ? “
“ gizlenmesi gereken bir sırrı gizlemek o kadar önemli değil ; aslı önemli olan birinin
açığa vurduğunu gizlemektir.
Tıpkı insanın fazla zengin değilken ya da cimriliğe eğilimliyken bol bol bağışta
Bulunmasının büyük değeri olduğu gibi. “
“ önünde ışıkların, çiçeklerin secdeye kapandığı bir yüz bu !
öyle tüm bir yüz ki ne eksiği var, ne fazlası !
bu bir ılıklık , kuşluk güneşi oğlak burcundayken !
tatlı bir serinlik, güneş aslan burcundayken “
“ aşkı uğruna, ayrılığa kendini adadı aşık ; aşıklardan kaçan kişi bizden değildir.
Tıpkı yoksullaşırım korkusuyla yoksul hayatı süren bir zengin gibi,
böylece kesin olarak yoksulluğun içine düşer. “
“ EĞER SANA KAVUŞMA YOLLARI TIKALIYSA VE EĞER SENİN BANA YAKLAŞMAN DA
İMKANSIZSA, NE OLUR BANA VAADLERDE BULUN VE YALAN SÖYLE.
BELKİ, BÖYLECE, BİR GÜN SANA KAVUŞURUM UMUDUYLA OYALANARAK,
KIRIK, YIKIK BİR KALBLE YAŞAMI SÜRDÜRMEYİ BAŞARACAĞIM ;
ÇÜNKÜ SEN BENDEN YÜZ ÇEVİRİYOSUN.
KITLIKTAN, YOKSULLUKTAN ACI ÇEKENLER, GÖK KUBBEDE BİR ŞİMŞEK ÇAKTIĞINDA
YALACIKTAN DA OLSA, KİMİ ZAMAN TESELLİ BULMAZLAR MI ? “
“ senin için, korkarım gözlerim sana kavuşamaz; ve gene korkarım elimle dokunsam tuz buz erirsin.
Bunlardan sakınmak için, seninle karşılaşmaktan kaçınıyorum; ve seninle, uyuduğum zaman,
Düşümde karşılaşma yollarını arıyorum.
Uyuyunca, ruhum duyu organlarından saklı ve gizli seninle baş başa kalıyor.
RUHLARIN BİRLEŞMESİ GERÇEKTEN SONUÇ İTİBARİYLE , BEDENLERİN
BİRLEŞİMİNDEN BİN KEZ DAHA GÜZELDİR.
“ öyleyse hiç tanımadığım biri ol bari; çünkü ben senin hiç bilmediğin, kendisiyle hiç birlikte
olmadığın biri gibi oldum sence.
Ben yankı gibiyim, seslenene cevap veririm; öyleyse sen de bugün söylediğin şeye
İleride uygun olarak davran !”
“ umutsuzluğu kendime bir kale burcu ve bir zırh yaptım ; böylece hiçbir zaman zulüm giysisi
giymedim.
Benim için kendi kurtuluşumu sağlayan küçük şeyler, benim dışımda geriye kalan tüm öteki
insanların kurtuluşundan daha önemlidir.
Eğer dinim, ırz ve namusum düzgünse, benden uzaklaşan şeyler o denli önemli değildir.
Dün zaten gitti, yarına çıkıp çıkmayacağımı da bilmiyorum; öyleyse durup dururken ,
Neden boş yere üzüleyim ? üzülmem neyi değiştirir ve neye yarar. ? “
ayrıntı için : İbn Hazm - Güvercin Gerdanlığı ( sevgiye ve sevenlere dair ) insan yay.
bakılab
" akıl ve gönül ; insan ...