Kaçkar’ın Üç Yamacı

      Kaçkarlar'ın Üç Yamacı

      Op. Dr. Yusuf IŞIK

      (HEMŞİN-İSPİR-YUSUFELİ)

      Kuzey Anadolu’nun en yüksek zirvesi Büyük Kaçkar Dağı 3937metrelik rakımı ile Türkiye’mizin kuzeydeki en yüksek noktasıdır. Bu nokta aynı zamanda Rize, Erzurum ve Artvin il hudutlarının buluştuğu yerdir. Büyük zirvenin doğusunda ve batısında uzanarak devamlılık arz eden diğer zirveler çok az geçit veren tabii bir yalçınkayalar duvarı olarak karşımıza çıkar. Mahallinde bu geçitlere AŞIT(aşmak fiilinden türemiştir)denir. Doğudan Batıya doğru Kaçkar aşıtlarının önemlilerini sıralarsa: HIZARKAPI, KIRMIZIGEDİK, SELCOĞ, BULUT, NELLETLAMA, DAVALI, HÜSAM ve OVİD geçitlerini sayabiliriz. Doğu-Batı yönünde Kaçkar sıradağlarının çok bilinen zirvelerini de MARSİS DAĞI, ALTIPARMAKLAR, KEMER KAÇKAR, BULUT DAĞI, BÜYÜK KAÇKAR, TATOS DAĞI, VERÇENİK DAĞI ve VERŞEMBEG grubu olarak sıralayabiliriz.
      Saydığımız aşıtların nereyi nereye bağladığı elbette ki okuyucunun merakını muciptir. Bu noktada Hızarkapıdan başlamak gerekiyor. Hızarkapı aşıtının güneyi yani Çoruh bakarı yönü BARHAL YANİ Altıparmak köyüne doğru açılır ki Yusufeli ilçesi ve Artvin ili yönüdür. Aynı aşıtın kuzey yönü yani Karadeniz bakarı tarafı ise Kaçkar yaylası veya Onbole yaylasına açılır ki buda TARDERESİ, HALADERESİ HAVZASI üzerinden Çamlıhemşin ilçesi ve Rize ili yönüdür. Kırmızıgedik aşıtının Çoruh bakarı Barhal üzerinden Yusufeli ve Artvin’e açılmaktadır. Aynı aşıtın kuzey yönü ise AĞVEÇOY (şimdilerde AVUSOR) yaylası ve AYDER üzerinden Çamlıhemşin ve Rize yönüne açılım gösterir. SELCOĞ (veya SELÇOK) aşıtının Çoruh bakarı ZİNEMANT yaylası ve YAYLALAR(HEVEK) köyü üzerinden Yusufeli’ne açılım gösterir, kuzey yönü ise PAAKÇUR yaylası ve Ayder üzerinden Çamlıhemşin’e açılır. BULUT aşıtı veya BULUTUN aşıtı mahallinde BABER veya ÇENGNOVİT aşıtı olarak da bilinir. Güney yönünde KORAMET yaylası üzerinden Hevek ve Yusufeli’ne, kuzey yönünde ise CEYMAKÇUR yaylası üzerinden Ayder ve Çamlıhemşin’e açılım gösterir. NELLETLAMA aşıtı bu aşıtların en önemlilerinden biridir. Asıl adı BÜYÜK HEVEK aşıtıdır. Nelletlama, aşıtın ortasında her geçenin attığı bir taştan oluşan orta boy taşların oluşturduğu taş yığınının adıdır. Mahallinde TORBALIK aşıtı veya COVNOVİD aşıtı olarak da isimlendirilir. Mevcut koşullarda bile yük taşıyan hayvan (At, Katır, Merkeb) geçebilmesine izin verdiği için önem kazanmaktadır. Büyük Hevek aşıtının güney yönü DİBE yaylası üzerinden MERETET ve HEVEK bağlantılı olarak Yusufeli’ne açılır. Kuzey yönü
      ise CEYMAKÇUR yaylası üzerinden AYDER ve ÇAMLIHEMŞİN bağlantılı olarak Karadeniz’e doğru ulaşılmasını sağlar. DAVALI YAYLA aşıtı büyük Kaçkar zirvesi batı tarafında dört vadiye açılabilen bir konum gösterir. Bu dört vadinin ikisi Rize yönünde ,biri Erzurum yönünde ,biri de devamında Artvin yönünde ilerlemek sureti ile açılım gösterir.Davalı yayla aşıtının güneydoğu uzantısı Karanlıkdere yanından DİLBER DÜZÜ (Eskiden Haistav Derebaşı) ve HAİSTAN yaylası bağlantılı olarak Hevek ve Yusufeli’ne açılır.Güneybatı yönü ise SIRAKONAKLAR üzerinden Çoruh havzasına ve Hunut-İspir yönüne açılır. Davalı yayla aşıtının kuzeydoğu yönü KAVRUN yaylası üzerinden Ayder ve Çamlıhemşin’e; kuzeybatı yönü ise HAÇIVANAK yaylası üzerinden ELEVİT ve Çamlıhemşin’e açılır. Kavrun da bu aşıta HODERÇUR AŞITI, Haçıvanak’ta ise Hoderçur Boğazı ismi verilir. Özellikle Davalı yayla aşıtının güneybatı-kuzeydoğu eksenli Sırakonakkavrun hattı yüklü hayvan geçebilmesi bakımından önem taşır. HÜSAM aşıtının güney yönü İspir’e VE Çoruh havzasına bağlanır. Kuzey yönü Kale-i Bala köyü üzerinden Çamlıhemşin’e ve Fırtana havzasına doğru açılır. OVİD aşıtı bu geçitler arasında araba ile geçilebilen tek aşıttır. Bilindiği gibi Erzurum –Rize devlet karayolu Ovid’den geçmektedir. Ovid aşıtının güneyi İspir üzerinden Erzurum’a, kuzeyi de İkizdere üzerinden Rize’ye ulaşır.
      Söze zirveden başlamamızın nedeni Sayın Tahsin ARSLAN’ın “KAÇKARLARIN ZİRVESİ YA DA YEDİ GÖLLER” isimli manşet yazısı. Sayın ARSLAN, Aksu-Yedigöl-Çatalkaya-Yıldıztepe köylerinin 1999 tarih ve iki bendenizin kırkbeş yıl önceki hatıralarımdan yola çıkarak böyle bir yazı yazmama vesile oldu. Sözün başında Kaçkarların gerçek zirvesinin neresi olduğunu tanımlamış olsak bile büyük zirvenin güney batı yönündeki YEDİGÖLLER’in Kaçkar güzelliğinin tamamlayıcı olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Yedigöller ismi ile birlikte biraz biraz bu yedi kelimesinin üzerinde fikrimizi teksim edelim. Kadim çağlardan beri Kaçkar çevresinde yedi ile ilgili kavramlar çokça karşımıza çıkmaktadır. İlk çağlarda bu bölgede yaşayan halktan HEPTAKOMED’ler olarak bahsedilmektedir. Buradaki Hepta ibaresi eski Yunan’dan beri yedi manasına gelmektedir. Bunun gibi bugünkü İkizdere ilçesinin eski adı Kura-i Seba olup Osmanlıca’dır ve buradaki seba kelimesi de yedi anlamına gelmektedir. Başka bazı kaynaklarda da yoti-para veya yedi-pare şeklinde yedi kelimesini görmek mümkündür. Ksenefon’un ONBİNLERCE RİCATI isimli eserinde bu Heptakomedlerin yol kenarlarına bıraktığı DELİBALI yiyen onbinler mensuplarının bal tutması sonucu baygın hale geldiklerini ve bundan istifade eden Heptakomed’lerin onbinler mensuplarını esir aldıklarını görmekteyiz. Heptakomed’ler aynı yöntemle Romalı komutan POMPEİUS’un ordularına da çok büyük kayıplar verdirmişlerdir.
      1406 yılında Semerkant’tan ülkesine dönmekte iken İSPİR’e uğrayan İspanyol diplomat RUİ GONZALES DE CLAVİJO burada PİAHACABEA (bana göre PİR HASAN BEY)adını verdiği bir Müslüman beye konuk olur ve ağırlanır. Clavijo İspir’den Cimil Hemşinliği’ne Kaçkarları aşarak (muhtelemen ovid geçitinden ) ulaşır. Hemşin’den dağdan dağa batıya doğru yoluna devam eden Clavijo Sürmene de sahile inip denize ulaşarak ülkesine döner. Hemşin-İspir –Yusufeli hattında bir diğer yabancı gezgin de Alman botanik profesörü Karl Koch’dur.1843 yılında Alman imparatoru FREDERİC WİLHELM IV hastalanır. Yapılan tıbbi konsültasyonda Rize dağlarından getirilecek çiçeklerden yapılacak ilaç ile Kayzer’in tedavi olabileceği sonucuna varılır. Botanik profesörü Karl Koch başkanlığında bir heyet Padişah Abdülmecit’in izni ile Türkiye’ye gelir.1843 yılının yedinci ayında Rize’den Cimil’e çıkıp Kumbasaroğlu Süleyman Ağa (Dönemin üç Hemşin derebeyinden biri)’nın misafiri olur. Cimil’den Çoruh bakarlarına ve İspir’e geçerek Hoderçur’den Hevek’e kadar bölgeyi dolaşır. Hevek’ten Nelletlema aşıtı üzerinden Ceymakçur ve Kavrun yaylalarına aşarak Haladeresi havzasına ulaşır. Ayder’den geçerek bugünkü Çamlıhemşin’in olduğu Vije köyünden Kanlıboğaz yolu ile Nahiye Hemşin’ine ulaşır. Bugün Hemşin ilçesi olan Nahiye Hemşin’inden sahildeki Pazar ilçesine inen Karl Koch bu kez deniz yollu ile Lazistanı dolaşarak Batuma kadar bölgeyi gezer ve ülkesine dönünce Rize seyahatnamesi isimli kitabını yazar. Hemşin-İspir-Hevek yani Kaçkar dağı çevresini yabancı gözü ile anlatan çok kıymetli bir çalışma ortaya çıkar.
      Bu coğrafya ve Tarih değinmelerinden sonra Kaçkar’ın bu üç yamacı arasındaki sosyo-kültürel ve ekonomik etkileşimlerden bahsetmemiz gerekiyor. Bunu ortaya koyarken 45 yıl öncesine dönmek, hatta 1948 yılına gerilemek zorundayız. Bendeniz 1948 yılının iki Ekim’inde büyük Kaçkar zirvesinin yaklaşık 20 kilometre kuzeyindeki bugünkü adı Kaplıca olan Holca köyünde doğdum. Bugünkü Ayder turizm merkezi o yıllarda bizim köyümüzün mezrası idi. Kaplıca köyü Ayder’den 8 kilometre daha kuzeyde olup Karadeniz bakarında Kaçkar zirvesine en yakın olan temelli yerleşim birimidir. Başka bir deyişle Karadeniz sahilinden en uzak olan dağ köyüdür. O yıllarda çay tarımı henüz Hemşin’e girmediği için ana geçim kaynağı gurbetçilik yanında hayvancılık idi. Her yaz başında rahmetli ninem ben de dahil çoluk çocuğu alır hayvanlarımızla birlikte yaylaya çıkardık. Yaylamız Ceymakçur Kaçkar zirvelerinin kuzey eteklerini Haladeresi (Fırtına’nın üç kolundan bir)’nin başlangıç kaynaklarını oluşturmaktadır. Bendeniz o yıllarda ahırımızdaki 27 ineğe çobanlık ederdim. Kışın da yayla ve Ayder’den köyümüze dönülmüş olduğu için ilkokula devam ederdim. Ortaokul ve kısmen lise tahsilimde bu minval üzere seyretti. Lise sonlarında ve Tıp Fakültesi öğrencisi iken şiddetlenen yaban keçisi avcılığı merakım Kaçkar zirve ve aşıtlarını çok iyi tanımamı sağladı. Ama ilk yaylaya gittiğim, dört yaşımda; gördüğüm Kaçkarların heybeti hiçbir zaman aklımdan çıkmadı. O yıllarda zihnimi bir şey daha meşgul etmişti. Acaba bu yalçın zirve ve sıradağların arkasında ne vardı. Altı yaş büyük ablam Firdevs’in göçlerde, suhralık tabir edilen imecelerde, Hodoç adı verilen Ayder’deki ot biçimi şenliklerinde yaşıtı kız arkadaşları ile birlikte söylediği bir türkü bu konuda elde ettiğim ilk ipucu idi. O türkünün sözleri şöyle idi:

      “Bu dağın ardı Hunut/Unut onarlı unut
      Ben unutmam sevdiğim/Sen unutursan unut”


      Doğal olarak kendiliğinden sorgulama yöntemi ile heybetli Kaçkarların arkasında HUNUT diye bir yer olduğunu öğrenmiş oluyordum. Bildiğiniz gibi HUNUT bugünkü ÇAMLIKAYA ilçesi’nin eski adıdır. 1950’li yıllar ve daha öncesinde yaylalarımızdan ve diyar-ı Hemşin’den sahile araba yolu olmadığı için Hemşin yaylalarının meyve ihtiyacı yukarıda bahsettiğim aşıtlar vasıtası ile Çoruh havzasından katır yükü ile ulaştırılarak temin edilirdi. Biz Hemşinliler yaylalarımıza katır sırtında meyve getirerek dağ aşan ve ekmek parası kazanmaya çalışan bu cefakâr kişilere ÜZÜMCÜ veya DUTÇU diye hitap ederdik. Daha çok dut kurusu, beyaz üzüm, şeftali, incir, pekmez ve kavut getirir satarlardı. Kavrulmuş arpa unu olarak aklımda kalmış olan kavut bizim için çok değişik bir yiyecekti. Hemşin’de Mısır ekmeği yendiği için kavut mısır ununa göre çok başka bir damak tadı idi. Kavutu sıvı kaymağa katarak yediğimiz gibi HINCOŞ tabir edilen helva şeklindeki tatlısını da halen dahi unutamıyorum. Hemşin’e dutçu ve üzümcüler Kaçkar’ın Çoruh bakarlarındaki İÇAÇUR-PETEREK-SALEÇUR-HUNGEMEK-ALUZER-HODERÇUR gibi yerleşim birimlerinden gelirlerdi. Dutçu ve üzümcülerin sayesinde Kaçkar’ın diğer yamaçlarında bu saydığım yerlerin de olduğunu öğrenmiş oldum. Bütün bunların yanında Hemşin diyarının Kaçkar arkasında çok özel ve yakın ilişkisi olduğu yerleşim birimleri bugün adı YAYLALAR köyü olan Hevek ile bugün adı SIRAKONAKLAR olan Hoderçur olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Bu ilişkileri başka bir yazıya bırakarak biraz Kaçkar aşıtlarındaki rüzgâr ile bulutların yaptığı doğal dans ile güzelliklere değinmek yerinde olur. Kaçkarların birdenbire yükselen bir duvar gibi Karadeniz üzerinden gelen bulutları kesmesi ve mahallinde Duman denilen sis şeklindeki bulutların aşıtlarda yapmış olduğu türbülans nedeni ile Kaçkar duvarının kuzeyi ve güneyi tamamen farklı iklim ve bitki örtüsü ile karşımıza çıkar. Kaçkar aşıtlarından herhangi birine çıkıldığı zaman güneyde yönde Çoruh bakarından günlük güneşlik bir hava ve en kabadayı çok yüksekten bulutlu açık bir hava olduğu halde kuzey yönde Karadeniz bakarına doğru çok koyu bir sis daha doğrusu Kaçkar duvarına çarpmış bulutların oluşturduğu göz gözü görmez bir manzara ile karşılaşılır. Yılın çok büyük bölümünde manzara bu görünümünü korur. Bu sis DUMAN ismi ile pek çok Hemşin türküsüne de konu olmuştur. Duman Hemşin vadilerini bir deniz gibi doldurur ve gür Hemşin ormanlarının devamlı bakımını yapar. İlk çağın en çok bilinen tarihçisi HERODOT bu nedenle Hemşin’den bahsederken BULUTLARIN ÜLKESİ tanımını getirmektedir. Bu manzara aşıt yerine Kaçkar zirvelerinden gözlenir ise çok daha gizemli bir tablo olarak karşımıza çıkar. Çocukluk arkadaşım Diş hekimi Şakir Oktay SÖNMEZ bu güzelliği POKUTUN SIRTI isimli şiirinde şu şekilde ifade etmektedir.

      “Dumanı göl olur tepeler ada
      Uzanıp üstünde kalsaydım ya da
      Acap böyle bir yer var mı dünyada
      Gözünü sevdiğim pokutun sırtı”


      Bu ani iklim değişikliği yayvancılık için önemli olan yaylalardaki ot natürünü de değiştirmektedir. Kuzey yamaçlardaki çok yeşil ve taze ot’a karşılık güney yamaçlarda mevcut yağlı ve hayvancılık için daha elverişli ot natürü bilinen bir gerçektir. Sırakonak ve Hevek yaylalarında POŞHİ tabii edilen özel kaliteli ot natürünü burada hatırlamak gerekiyor. İşte bu noktada değerli büyüğümüz Nevzat KÖSOĞLU’nun İSPAV tarafından yayınlanan İSPİR dergisinin Mayıs-Haziran 1999 tarih ve 4 numaralı sayısındaki “YEŞİLYURT VE TOROSLARDAKİ ÇOCUKLAR” başlıklı yazısında değindikleri DAVALI YAYLA sorununun nedeni kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Daha açık söylemek gerekirse davanın konusu yaylalarının ot kalitesinin yüksek olmasıdır. Bu konudan söz açılmış iken Davalı yayla konusunda birkaç kelimede ben söylemek istiyorum. Sayın KÖSEOĞLU’NUN sözünü ettiği yaylanın eski adı ÇİNÇİVE olmayıp Çinçive köyünün yaylası anlamındadır. Çinçive köyü Çamlıhemşin ilçesi Büyükdere vadisinde bugünkü adı ŞENYUVA olan köyün eski adıdır. Sırakonaklılar ile Şenyuvalılar arasında devam eden yayla davası hukuki anlamda bitmese bile ülkemizde hayvancılık bitme noktasına geldiği için çözüm kendiliğinden geldi ve davanın takibinin anlamı kalmadı. Geçmişteki kıran kırana mücadelenin hatırası olarak DAVALIYAYLA ismi gelecek kuşaklara armağan olarak bırakılmış oldu. Hemşinliler ile İspirliler arasında böyle tatlı rekabetler günümüzde ülkemizin gıda üretim sektöründe de yaşanmaktadır. Türkiye’mizde fırıncılık ve pastacılık iş kollarında bu durum çok net olarak görülür. 1800’lü yılların başından itibaren başta Kırım, Moskova ve Çarlık Rusya’sının diğer şehirleri olmak üzere Avrasya coğrafyasında fırıncılık, pastacılık ve lokantacılık üzerine ticaret ve gurbetçilik yapan Hemşinliler ticari birikimlerini cami, köprü, konak ve evler yapmak sureti ile Hemşin’e taşındılar. 1923’lerden itibaren Avrasya’da kazandıkları ticari deneyimi modern Türkiye’nin ekonomik gelişmesine ivme kazandıracak bir güç olarak kullandılar. Başka bir deyişle başlangıcında Cumhuriyet Türkiye’si iktisadi hayatının gelişebilmesinin önemli bir faktörü oldular. Büyük şehirlerdeki Hemşinli fırıncı ve pastacıların dikkati çekecek miktarda olmasının ana nedeni bu tarihi yaşanmışlığın günümüz Türkiye’sine yansımasından ibarettir. Zaman içerisinde İspirli, Tortumlu, Barhallı ve Hevekli sektör çalışanları Hemşinliler yanında yetişerek fırıncılık ve pastacılık alanında iş sahibi olmaya başladılar. Son otuz yıllar bu sektörde İspirliler Hemşinliler ile yarışabilecek duruma ulaştılar. Davalıyayla konusunda yaşanmış olan rekabet başka bir saha olan fırıncılık ve pastacılık sektöründe günümüzde kardeşçe devam etmektedir.
      Büyük Kaçkar zirvesinin güneydoğu açılımındaki Hevekliler biz Hemşinlilere Laz derler ve vadilerinde bizi gördükleri zaman “EVÜÜY LAZLEY GELİY” diye birbirine seslenirler. İşin garibi biz Hemşinliler de kuzey komşularımız olan Karadeniz sahilindeki Komohti Lazlara laz ve yaşadıkları yerlere de LAZLIK deriz. Daha dagarip olanı Türkiye genelinde tüm Karadenizlilere Laz olarak hitap edilmesidir. Tarihi süreçte ALAZONLULAR ismi ALAZLAR olarak ALAZLAR’ın da baştaki A’sının kısaltılması ile Lazlar isminin ortaya çıktığı ve Çanar Türklerinin ikiz boyu oldukları Kırzioğlu hocamızın çalışmaları ile anlaşılmıştır. Kişisel bir gözlemimi bu bölümde belirtmek istiyorum. Bugünkü adı TOPLUCA olan Hemşinlilere en yakın Laz köyü, Çamlıhemşin’deki ÇANO’nun isminde Lazların ikiz boyu olan Çanarların hatırası ve izi yaşamaktadır.
      İzmir’de rahmetli dedem Yakup USTA (Hemşin de usta iş sahibi veya patron anlamına gelmektedir.)’nın fırınının üstündeki odada kalmak sureti ile İzmir Atatürk lisesinde okurken Egeli arkadaşlarım beni her gördüklerinde şu tekerlemeyi yaparlardı:

      “Hey laz oli laz oli /Cepleri kiraz doli”

      Ben onları tebessümle karşılardım ve bilirdim ki ben Laz değilim çünkü daha önce Ardeşen’de ortaokul okurken çok miktarda Laz arkadaşım olmuştu. Ardeşen’deki Çanar(Alazon Türklerinin ikiz boyu yani Laz) sınıf arkadaşlarımdan bir tanesi hepinizin çok yakından tanıdığı MHP Erzurum Milletvekili sevgili Rıza MÜFTÜOĞLU bir diğeri de eski TBMM genel sekreteri Prof. Dr. Necdet BASA’dır. Ne var ki tekerleme konusunda Hemşinli olarak ortaokul yıllarında Ardeşen’de de nasibimizi almıştık. Ardeşen’li sınıf arkadaşlarımdan benimle karşılaştıklarında şu tekerlemeyi yapıyorlardı:

      “Su mehi totorina /Kodi ge butorina /Lazi gogo torina ?”

      Çanarca (Lazca)olan bu tekerlemeden bugün dahi bir tek SUMEHİ kelimesinin anlamını biliyorum. Lazlar Rizeliye Rizeli, Erzurumluya Erzurumlu, Ofluya Oflu dedikleri halde yakın komşuları olan biz Hemşinlilere SUMEHİ derler. Sumehi, Üçok manasına gelmektedir. Üçoklardan Oğuz Kağan’ın küçük oğullarının soyundan gelenler olduğunu tekrar etmeme bilmem gerek var mı? Oğuz Han’a ulaşmış iken Hemşin-İspir hattında bir seferberlik yaşanmışlığından bahsetmeden geçemeyeceğim. Bilindiği gibi Birinci Dünya Savaşı başlarken Osmanlı Cihan Devleti genel seferberlik ilan etti ve toplu askere alma başlattı. İşte bu 1914 yılındaki genel seferberlik için bizim yaylamız olan CEYMAKÇUR yaylasından asker adaylarının uğurlanması çok anlamlı ve bir o kadar görkemli olmuştur. Yayladaki hanelere TÜTÜN tabir edilir. Tütün ocak manasındadır. 63 tütün Ceymakçur yaylası hala Hemşinlilerin yaylası olup Holeo-Tobira köylerine aittir. Bugünkü Kaplıca ve Aşağı Şimşirlik köyleri Holeo-Tobira’yı oluşturur. İşte bu 63 hanedan 17 delikanlı celp üzerine seferberliğe katılmak için yaylamızın ortasındaki Horan düzünde (APELLERİN DÜZ) hareketten önce Horan oynamışlar ve şu anlamlı türküyü söylemişlerdir:

      “Şimdi bizim yaylada /Yağar bir ince çize
      Sevinin ihtiyarlar /Gelinler kaldı size”


      17 asker adayı horan biter bitmez Ceymakçur’un yukarki yaylasından HAMOVİD-PORNAĞ-SEĞNAP yolu ile batı vadideki büyük yaylamız KAVRUN’a geçmişler orada kavrun uşağı kavrun uşağı ve diğer yaylalardan (PAAKÇUR-SAMİSTAL-PALİOVİT-AMLAKİT) gelen asker adayları ile buluşup Kavrun’dan Derebaşı-Atmeyalam-Davalıyayla-Hunut-İspir üzerinden SARIKAMIŞ cephesine gitmişlerdir. Bu 17 genç bedenin 15’i cephede şehit olmuşlar, sadece Şakir POLAT ve Hüseyin POLAT kardeşler harpten geri dönebilmişlerdir. Anadolu’muza Ay-Yıldızlı mühürü vurmuş olan nice şehitlerimizle birlikte bu aziz şehitlerimizi de yüce mevladan gani gani rahmet diliyorum.
      Şimdi tekrar sözün başına ve yedi göller konusuna dönelim. Bu güzelliği gözler önüne serdiği için Sayın ARSLAN’a teşekkür ettikten sonra bir noktayı mutlaka söylememiz gerekiyor. Kaçkar zirvelerinin arasına serpilmiş olan göller yediden çok fazladır. Belki 57, belki 107, belki de 507 gölün mevcut olduğunu söyleyebilirim. Bu göller zirvelerin hem kuzey hem de güney yanında konuşlanıp kuzeydekiler direkt Karadeniz’e akan ırmakların, güneydekiler ise Çoruh’un kuzeyden aldığı yan kollarının birincil kaynaklarını oluştururlar. Benim bizzat gördüm Kaçkar göllerinden Ceymakçur yaylasında 8, Kavrun yaylasında 11, Paakçur yaylasında 3 ve Hevek’in Koramet, Dibe, Haistav yaylalarında 6 adet mevcuttur. Bu güzellikleri diğerleri ile birleştirerek Kaçkar kompleksini Dünya turizminin hizmetine sunmak gerekiyor. Bunun olabilmesi için Kaçkar zirvesinden Çamlıhemşin, İspir ve Yusufeli yönüne açılan tüm vadilerin uygun yerlerinde birbiri ile irtibatlı olarak çalışacak kombine konaklama tesisleri oluşturmak gerekiyor. Kaynak; Av, Rafting ve Sağlık turizmini de içine alacak proje ve yapılanmaların Kaçkarları evrensel anlamda turizm pazarına taşıması mümkündür. Böyle bir girişim aynı zamanda İsviçre’deki DAVOS Turizm ve Kış Sporları merkezi gibi bir oluşumun ülkemizde gerçekleştirilmesi demektir. Ortadoğu, Kafkasya hatta Avrasya’dan gelenler daha ucuza değişik alternatif anlamında dinlenme imkânı Kaçkar turizm diyarında bulacaklardır. Hayal etmesi bile ne kadar güzel değil mi?
      Kaçkar’ın üç yamacının kartalı andıran bakışları ile enginleri gözleyerek kontrol eden yiğit insanlarına esinlikler dilerim.



      Op. Dr. Yusuf IŞIK
      Doğru olsam ok gibi,Uzağa atarlar beni
      Eğri olsam yay gibi,Elde tutarlar beni
      Hz. Mevlana