Bodollu'nun Güzide İnsanlarının Buluşma Noktası

      Sevgili Abas;
      Elbette ki sadece Cğalver değil, Hemşin'in her yeri birbirinden güzeldir. Ama cocukluğumun geçtiği yerler olduğu için Cağalver'i bir başka severim.

      Hazır konu açılmışken bir anımızı anlatayım.

      Geçen yıl Ben, Şinalilerin Ayhan, Abbas ve Eizlerin Hilmi Cağalver'e gittik. Lorot Boğazına kadar araba ile gittik. Oradan yürümeye başladık. Yokuştan aşağı vurmuştuk ki Abbas'ı bir öksürük tuttu. Gittikçe öksürüğü artıyordu. Terlemişti ve başından resmen buhar çıkıyordu.Ben önce şaka yapıyordum ama sonradan ciddi birşey olabileceğinden korkmaya başladım. Ama Abbas iyiyim deyip duryordu. Galiba yüksek basınç ve temiz hava dokunmuştu.
      Dereye indik ve Dinle'deki İbişlerin Abdul Dayı'nın evine eşyaları bıraktık. Seçme ile balık tutmaya başladık ama Abbas'ın öksürüğü bir türlü durmuyordu.Abbas öksürmekten ben de her öksürdüğünde "Karç !" demekten bıkmıştım.
      Sabaha yakın balıktan dönüp eve girdik. Ateşi yaktık ama Abbas'ın başından hala buhar çıkmaya devam ediyordu.
      Evde oturup ateşi gürlettik. Oturup birşeyler yedik ve yattık. Abbasın öksürüğü yavaşlasa da sabaha kadar devam etti.
      Sabah derelerde biraz daha oyalandıktan sonra yola çıktık. Yokuşa vurunca Abbasın öksürüğü yine tıtmuştu. Yokuş bitmiş ve Lorot Boğazına gelmiştik. Ben telefon ile araba çağıralım dedim ama istemediler. Köye kadar da yürüyerek indik. Bizim mahalleye gelince ben tuttuğumuz balıklardan 10-15 tane aldım. Evimzide İstanbul'dan gelen halamın çocukları vardı. Bu güne kadar belki hiç balık da yemeişlerdi. Diğerleri ayrılıp gittiler.
      Ertesigün kahveye indiğimde Abbas ilem karşılaştım. Ayhan ayrılırken bir miktar balık almış, sonra Hilkmi ayrılırken kalan balıkları almış. Abbas'a da 1 tane bile balık vermemişler.
      Ben diğerlerine neden balık vermediklerini sorduğumda "Ne anlar Abbas balıktan" dediler. :D:D:D:D:D
      Bundan böyle Cağlvere balık tutmaya gidenler yanlarında mutlaka Abbası götürsünler. Çünkü çok iyi yük taşıyor. Ağ ile balık tutarken iyi taş çeviriyor. Olta ile de balığa meraklı. Yüklerinizi de taşır ama karşılığında tek balık bile almaz.
      Böyle arkadaşa can kurban...
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      hee bekle bidaha geliram oyle san.biz mücadele verelim taş çevirelim emek safredelim.hakketmeyenler balık yesin öylemi .haksızlık bu.evet çok öksürdüm.yaa hem hava basıncı çarptı.hemde sigarayı biraktığım 6 ay olmuştu ciğerlerim yeni hayatına alışıyordu.allahıma bin şükürki halen sigaraya başlamadım.hayatımdan sigarayıda sildim.günde 3 paket sigara içen abbasın size tavsiyesi sigarayı birakın.ne doktor ne kimse kimseye gitmedim sadece sildim hayatımdan sigarayı.bunu herkes başarabılır.kimse benden asabi diyil kimseden farkım yok.ben birakıyomda mıllet niye birakmasın. birakanda ölmüyor.inan yediğim her şeyin tadını yeni aliyorum.hayat varmış yaaa.hele sabah kalktığımda boğazlarım dolu olurdu kalkamazdım.şimdi zıpkın gibiyim.evet dağa bidaha balığa gelmekmi yok abi ben almimm.gidersemde emekten anlayanlarla gidecem.ne dediğimi anlamişindir şakırum.yaa o günü sorma.bir lastık almiştim nahiyeden iyiydi dağda ayağımı sıkmaya başladı yaaa beni öldürdu doğru.2 gün ayağımın ağrısı geçmedi.valla bu yaz bir buçuk ay kalmayı düşünüyorum köyde ve yaylada.umarım cağalvere yine gideriz nasip olursa.tekavutta oldukki deymeyin bana yaaa ver elini sarmistalll :D :D
      Sevgili Abas;
      Amaç balık yemek değil ki balık yemedim diye ağlayayım. Ben de o balıklardan bir tane bile yiyemedim. O emek vermeden balıkları alan arkadaşımıza da balıkları helali hoş olsun. Vücut olarak da zaten o kadar iş yapacak biri değildi. Belki sayemizde balığa doydu.
      Bu arada çok yiğit yiğit konuşuyorsun. Yok köye gidecekmiş de Samistal'a gidecekmiş de, 3 ay kalacakmış da...
      Ola önce sen Çubuklu'dan köye gitmek için bi izin al hele. Ondan sonrasını sonra konuluruz.

      Not: İzin almakta sıkıntın varsa sana kefil olurum :D:D:D
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      ola allah herkese çubuklugibi versın.gerçekten çok anlayışlı yaa.izine gerek yok.dünyada herkesin bir kaç hedefi vardır.benimda emekllilikti.bunu hakketim.fakat vucudum yorgun şakırım.yılların verdiği bir yorgunluk var uzerimde.istirahata ihtiyacım var.bunu ankarada dişyilda köyde yapmayı düşündüm.nasilki senin cağalverde çok mazilerin var.benimde sarmistalda var.yayla çocuğuyuz kardeş can çekiyor oraları.maksut kardaşumda gelecekki her dağ bizim artık..selamlar
      Şaka bir yana da yaşlanıyoruz Abbas Kardeşim. Sadece biz de yaşlanmıyoruz. Bizimle birlikte dünya da yaşlanıyor, Hemşin'de yaşlanıyor.

      Lise yıllarımda idi. Yıl 1975-76 olmalı. Samistal'de Memişin Tepesinden vanagın bir fotoğrafını çektim. Evler kameranın görüş alanına sığmadığı için 2. fotoğrafı çektim. Sonra oturup evleri saydım. O mesafeden 220 ev saymıştım 8Daha çok veya az olabilir). Evlerin tamamına yakını da sapasağlamdı.
      Bundan 3 sene evvel Rahmetli Hüseyin Amcam ve Maksut ile bir daha gittiğimde gördüm kü evlerin çok büyük bir kısmı yıkılmış.

      Cağalver'de Maksut'ların karşı sırttaki evi de dahil 14 tane ev vardı. Bir o kadar da öncedxen yıkılmış ocaklık olduğunu biliyorum. Bunların 3-4 tanesinde köç olur diğer evlerin sahipleri ise genellikle yaylada olurdu. Yayla dönüşünde evleri olanlar gelince Cağalver bayram yerine dönerdi. Her akşam bir evde çocuklar toplanır horonlar oynanırdı. En çok da Dules'in evinde horon oynanırdı. O horonlarda tulum çalan da yoktu. Hep birlikte türkü söylenerek oynana tulumsuz horonların keyfi dce zevki de bir başkaydı. Hemen her horonda söylenen bir de türkü vardı.
      "Bu Dules'in evidu/Tahtaları kevidu"

      Derken önce karşı sırttaki Maksut'ların evinin yıkıldığını gördüm. Sonra yılkılmaz dediğimiz Dules'in evi yıkıldı. Onu diğerleri takip etti. Mmelekete her gidişimde yıkılan bir evle karşılaşmam seneler aldı ama şimdi Cağalver'de sağlam sadece 3 tane ev var. Bizim ev Hamişmlerin Mustafa'nın evi, Horozların evi. Kamillerin düzdeki evini Rahmetli, Ali Dayı yaptırmış. Duvarları yepyeni tahta ama aher katının döşemelerini yapamadan vefat etti. Eğer çocukları yaptırırsa sağlam ev sayısı 4'e çıkacak. Tabi ki bu arada sağlam bildiklerimiz de yıkılmazsa.

      Memleketi çok seviyorum ama yılıkal her ev de anılarımdan birşeyler alıp götürüyor.

      Cağalver bir gün şenlenecek mi diye çok bekledim ama umudumu iyice yitirdim. Bırakın şenlenmesini insanların katlettiği söylenen ormanlar Cağalver'in üzerini, iyice örtüyor. Ne yayimlerimiz kaldı ne de yollarımız.

      Cağalver insanları olduğu zaman Cağalverdir. Sarmistal da insan olduğu zaman Sarmistaldir. İnsan olmayınca bunların da hiç bir anlamı olmuyor.
      Bilsem ki mezarımın varlığı Cağalver'i şenlendirecek yemin ederim ki vasiyetimi "Beni Cağalver'e gömün" diye yapardım.
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      ora şakır tulumsuz horon eyidur diyon da.madem tulum yoğidi kabak şibinden bi çibul yapsayidun da çalsayidun olmazmıyıdı?veya poğmediden. maksutum o sorduğun soruyu bilemeyecen? yaa arkadaşlar ben belki temmuz 19- 26 tarihleri arasında ankara trekkingin gezi yürüyüşü var karadenize.belki onlarla karadenize geziye bende gelirim.gelirsemde sarmistala götürecem gurubu.hemşine de götürme şansim var.belki cağalverda olur.hiç belli olmaz.isteyen bakabilir gurubun etkinliklerine.2500 üyesi olan gurup.selami satılmış ekrem yıldız benim dostlarımdır.ankaratrekking.com sevgilrimle
      bodollu günaydınnnnnnnnnnnnn bodollunun güzel insanları günaydın.emin kardeş sanada günaydın.maksut gorücü ola didimde emekli paralarını hep bitirme bak yayla zamanı geldi samistala gidecez birazda oraya sakla.şakir sana samistal yok ambargo var sana .vizen onaylanmadı.samıstaldan bahsettiğin yok.sen cağalverlen idare et evlat: :D :D :D herkese ankaradan sevgilerimle
      CAĞALVER’DE BİR GÜN

      Henüz kuşluk vakti yer yatağındaki yorganının üzerine ateşin dumanı çökmeye başlar. Bilirsin ki ateş yakılmıştır. Ateşin üzerindeki zincire asılan kukmadaki su kaynamaya bırakılırken kadınlar ahıra inerler. Bir yandan hayvanların altındaki gübre silinirken diğer yandan mesurler bir gün öncesinden yapılan moşi, kestane ya da puğre ile doldurulur. Kadınlardan biri ketuk elinde sığırları sağarken ketoğe vuran sütün sesleri işitilir. Bu sırada sabah güneşi hardamaların delikleri arasından içeride birçok ışık huzmesi oluşturmuştur. Yer yatağından çıkmadan ışık huzmelerinde dans eden dumanların dansına takılır kalırsın. Bilirsin ki birazdan taze sütten bir tava dolusu ısıtılacak ve sütün kokusu vanagı saracaktır. Tekrar ışıkla dumanın dansını seyretmeye başlar hayallere dalarsın.
      Yerdeki tahtaların üzerine tahta sofra konulduğunda yataktan kalkar havzanın olduğu yere gider çifte oluklardan birinde yüzünü yıkar, buz gibi su saçlarının dibine geçene kadar saçlarını ıslatırsın. Ellerinle saçlarını düzeltir, diğer oluktan doya doya içersin. Evden gelen süt kokusuna doğru koşar, şeker yerine bir çay kaşığı tuz konulmuş büyükçe bir bardak süt ile kahvaltını yaparsın. Kahvaltıda zeytin, peynir ve minci her zaman olur ama minci-kaymak karışımına değirmende öğütülmüş kalın tuz katılmışsa onun tadı bir başkadır. Kaymak-minci karışımını yerken dişlerinin arasında kırılarak ezilen ve tadı damağına yayılan tuzun hücrelerine kadar işleyip sana başka bir güç verdiğini hissedersin.
      Kahvaltı sofrası alel acele kaldırılır ve ahırdaki seğerler bozulur. Şimdi vanagı hayvanların bağırması sarmıştır. Hemen herkes aynı saatlerde seğerlerini bozduğu için işin zordur. Çünkü birbirine karışan hayvanların birbirleri ile çatışları başlar. Maharet o kadar hayvanı birbiri ile çatıştırmadan sularını içmesini sağlamaktır.
      Seğerler suyunu içmiştir ve yayımlara yolculuk başlamıştır. O gün çobanlık yaparken yiyeceğin nevale de bir torbaya konulmuştur. Artık saatlerce dağları, denizi, masmavi gökyüzünü seyredeceğin bir süreç başlamıştır. Gün batana kadar da arada bir sürüden hayvanları geri getirmek dışında yapacağın başka bir iş yoktur.
      Eğer çobanlık yapacak çocuk sayısı fazla ise büyüklerden izin alınarak ormana dalınır ve çam sakızı çıkarılır. Kestane yapraklarına sarılan teze çilor sakızlar gurbette çam sakızına hasret büyükler için özenle saklanır.
      Öğlen vakti geldiğinde yiyecek torbası açılır. Öğlen yemeğinde peynir, zeytin her zaman, helva ve Zile Pekmezi ise arada bir olur. Ama çoban yemeklerinin şahı Karhaş’tır. Eğer akşamdan pelekide karhaş yapılmışsa, yanında da pelit varsa öğlen yemeğinin tadına doyum olmaz. Karhaşın kokusu yayımları sardığında çevredekilere ama özellikle biryerleri şişmesin diye özellikle çocuklara mutlaka ikram edilir.
      Yemeği yersin ama yanında su yoktur. Çocuklar en yakındaki puğara gider ve doyana kadar su içerler. Sonra ayaklarındaki kara lastikleri çıkararak tertemiz yıkarlar. Sonra her iki lastiği de suyla doldurup dökmeden diğer çobanların yanına gelirler. Büyükler hayvanları bırakıp gelemedikleri için suyu genellikle çocukların lastiklerinden içerler.
      Akşam yaklaşmaktadır ve hayvanlar iyice doymuştur. Ancak hem çoban dönüşü hem de sabah sağım sırasında yemeleri için mol lazımdır. Bunun için hayvanlar çocuklara emanet edilir ve kadınlar moşi, kestane moli etmeye giderler. Kadınların dönüşü ile birlikte geri dönüş de başlar. Şimdi yokuştan yukarı vurulmuştur. Sırtında yükleri önde kadınlar, arkasında elinde degenek çocuklar hayvanları sürerek vanaga dönmektedir. Yayımların son noktasında yük taşıyan kadınlar ve yokuş çıkmaktan yorulan hayvanlar için 10-15 dakikalık bir mola daha verilir. Bu sırada uzak köyler, dağlar, denizler seyredilir. Gözün gördüğü her ayrıntı hafızalara çakılır.
      Birazdan vanag şenlenecektir. Bağıran hayvanların sesine kadınları ve çocukların sesleri karışır. Hayvanlar bir daha havzana götürülüp sulandıktan sonra ahıra alınır. Önce sağılır sonra önlerine biraz mol konularak kapıları kapatılır. Yemekler yenir ve yemekten sonra demlenen çaylar sırttaki taşın üzerinde içilir. Bir yandan ertesi günün hazırlığı yapılırken diğer yandan süt teknelerinin pobiçleri çekilerek kaymağı alınıp kaymak kabına, alttan alınan şeradı ise peynir mayası vurularak ateşteki sacayaklarının üzerine alınır. Kimi evlerden süt makinasının her turdaki çıngırak sesi, kimi evlerden yayık vurma sesi, kimi evlerden de kocakarıların hasret yüklü türkü seslerine karışan ahırlarında oruc eden ineklerin arada bir sallanmaları ile çıkan çinlak sesleri karışmaktadır.
      Gün ebelerden birinin gurbetteki oğulları için hemen her akşam söylediği hasret türküsü ile biter.

      Şu verane dağlarda
      Ay oldun yıldız oldun
      Seni gavurun oğlu
      Gittin de gelmez oldun…

      Şakir AKSU
      10.06.2008
      ANKARA
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...

      SEVGİLİ ŞAKİR ABİ

      bir gün ve bir gecede ben kaldım cagalverde çocuktum o zamanlar hala çayırdan yapılmış yatagımı unutamam çok güzel bir gün geçirmiştim.eskiye dair pek birşey kalmadı sanırım anlattıklarından çok üzücü bir durum...yaşamak ve yaşatmak lazım...saygılarımla
      ÇİÇEKLERİN EN GÜZELİ GÜL
      GÜLLERİN EN GÜZELİ SEN