Bursa Ulu Cami

      Bursa Ulu Cami

      BURSA Ulu Cami

      Bursa'nın en büyük camiidir. Sultan Yıldırım Bayezıd Niğbolu savaşını kazandıktan sonra 1398-1400 yıllarında inşa ettirmiştir. Erken dönem Osmanlı mimarisinin en iyi örneği olarak görülür.Cami kalın duvarlara ve 12 büyük yığma ayaklara bağlanan kemerlere ve pandantiflere oturan 20 kubbe ile örtülüdür. Orta kısmındaki kubbenin üstü camlıdır. Altında 16 köşeli mermer şadırvan vardır.
      Minberi ağaç işçiliğinin bir şaheseridir. Oyma kabartma, geometrik, yıldız, çivi başları ve gülçelerle süslüdür.
      Taç kapısı başlı başına sanat abidesidir. 1399-1400 yıllarında tamamlanmıştır. Sanatkarı Mehmed bin Abdülaziz Dakıva'dır.
      Zarif sekiz ceviz sütun üzerine oturan müezzin mahfili 1549 yılında yapılmıştır. Mihrabı sekiz sıra stalaktitlidir. Kum saatinin etrafındaki Ayet'el-kürsi sülüsle yazılmıştır. Ayrıca küfi ihlas suresi yazılıdır. Mihrap 1571 yılında tamamlanmıştır. Camideki diğer yazılar ve yaldız boyalar 1904 yılında Mehmed Usta tarafından yapılmıştır.
      Ulu Camide, zamanında yapılmış bir minare ilavesi vardır. Aslında iki minareli düşünülüp batıdaki bina ile beraberce bitirilmiş, doğu minaresi yapılacağına göre de tertibat alınmış, o tarafa pencere açılmayıp, duvar dolu tutulmuş, fakat inşa zamanında yine de bina ile arasında alçak bir geçit bırakılmıştır.

      Caminin ilk yapıldığı zaman üç tane olan kapısına 1740 yılında Hünkâr Mahfili kapısı eklenmiştir. Kapıların ikisi yenidir. Altıngenlerin oluşturduğu, yıldızların dekore ettiği tablalardan meydana gelen doğudaki ceviz kapı, cami ile aynı yaştadır.
      Tek sütun üzerine oturan yuvarlak mermerden kürsü 1815 yılında yapılmıştır. Cepheler sağır kemerler içinde, altta ve üstte ikişer pencereden oluşmaktadır. Cephelerin tümü kesme taştan yapılmıştır.
      Caminin kuzey cephesinin köşelerinde, kaidesi mermerden gövdeleri tuğladan örülmüş birer minaresi vardır. Batıdaki minarelerin içinde çift merdiven mevcuttur. Bunun yardımı ile çatıya çıkılmaktadır.
      Cami, Moğol Şeyhi Emir Bedrüddin tarafından 1403 yılında ve Karamanoğlu Mehmed Bey'in 1413 yılındaki Bursa muharasası sırasında yaktırılmıştır.( Karamanoğlu II. Mehmet’in asıl düşmanlığı Yıldırım’a olduğundan, onun eseri olan Ulu Camii yakmıştır), Bu yüzden kusurun, bir harç tabakasıyla örülmesiyle yetinilmiştir. Bu bir işi idare etme ve ayıp örtme restorasyonudur. 530 sene böyle kalın bir sıva perdesiyle örtülü kalan binadan, 1951 den sonra, kalın harç dolgu ve sıva atıldı.; çürütme usulü tek tek taşlar değiştirildi ve Ulu Cami bugünkü yüzünü kazandı.


      1 Mart 1855 tarihlerindeki büyük depremde ve 1889 yangınında hasar görmüştür.
      Bursa Ulu camii aynı zamanda iyi bir hat (Yazı) müzesi özelliği de taşımaktadır.

      Camiin yapılış hikayesi ;

      Yıldırım Bayezıd Niğbolu Zaferi(1396) sonrası büyük bir mescid yaptırmak ister. Mimarlar bugün Ulucami 'nin bulunduğu mevkide karar kılarlar. ( Bu yerin seçilmesinde Emir Sultan”ın gördüğü rüya üzerine karar verilir ve Yıldırım belirlenen yeri çok beğenir)Söz konusu arsa üzerinde evi, bahçesi olanlara başka yerden muadil yer verilir. Ancak yaşlı bir kadıncağız satmak istemez.
      kadın evini satmak istemeyince zorla alınacağı söylenir.. Ancak daha sonra kadıncağız yerini satmaya razı olursada Gönül rızası olmadan alınan yerde namaz kılınmaz gerekçesiyle evin yerine gelen kısımda şadırvan yaptırıldığı rivayet edilmektedir.

      Timur “un Bursa”yı işgali : Ankara Savaşı'nda yaşanılan acı mağlubiyetin ardından Timuroğulları Bursa'yı muhasara altına alırlar. Şehir halkı zor durumda kalır. Timur Ulu Camiyi gezer ve çok beğenir.Ancak böyle bir eserden dolayı Yıldırım”ın çok sevap alacağını kıskanır ve cemaatin namaz kılmasını engelleyici zincirlerle camiyi böler.(Zincirlerin takıldığı halkalar halen mevcuttur)
      MİNBERi : Şamda baba oğul ustalar tarafından nereye gideceği bilinmeden 40 yılda Ceviz ağacından 6666 adet oymadan tamamlanmıştır.Tamamlanınca”da Ulu camiye gönderilir.
      KAYNAK 1 Kültür ve Turizm Bakanlığı –dünya mirasında Türkiye
      2 Osmangazi Belediyesi yay.
      3 Alıntılar(Anonim)
      Resimler
      • ulu camii.jpg

        57.51 kB, 0×0, 2,555 defa görüntülendi
      • ulucami.gif

        25.42 kB, 200×149, 2,539 defa görüntülendi
      • ulucami2.jpg

        10.12 kB, 142×168, 3,735 defa görüntülendi

      ULU CAMİ

      Ulu Cami'nin şadırvanının hikayesi biraz farklıdır.
      Yazıda evini vermediği söylenen kişi yaşlı bir Ermeni kadınıdır ve kimi kimsesi de yoktur. Arsasını vermeyince evi yıkmazlar ancak cami yapımı da devam eder. Ortada bir ev ve etrafına yapılan bir cami. İnşaat bu şeklide biter.
      Ancak cami kadın ölene kadar ibadete açılmaz. Öldükten sonra da ev kaldırılarak yerine bu günkü şadırvan yapılır.
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      BURSADA ZAMAN

      Bursa'da eski bir cami avlusu,
      Küçük şadırvanda şakırdayan su.
      Orhan zamanından kalma bir duvar...
      Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
      Eliyor dört yana sakin bir günü.
      Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
      İçinden gülüyor bana derinden.
      Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
      Ovanın yeşili göğün mavisi
      Ve mimarilerin en ilahisi.

      Bir zafer müjdesi burda her isim:
      Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
      Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
      Hala bu taşlarda gülen rüyanın
      Güvercin bakışlı sessizlik bile
      Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
      Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
      Muradiye, sabrın acı meyvesi,
      Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
      Türbeler, camileri eski bahçeler,
      Şanlı hikayesi binlerce erin
      Sesi nabzım olmuş hengamelerin
      Nakleder yadını gelen geçene.

      Bu hayalde uyur Bursa her gece,
      Her şafak onunla uyanır, güler
      Gümüş aydınlıkta serviler, güller
      Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
      Başındayım sanki bir mucizenin,
      Su sesi ve kanat şakırtısından
      Billur bir avize Bursa'da zaman,

      Yeşil Türbesini gezdik dün akşam,
      Duyduk Bir musikî gibi zamandan
      Çinilere sinmiş Kur'an sesini.
      Fetih günlerinin saf neşesini
      Aydınlanmış buldum tebessümünle.

      İsterdim bu eski yerde seninle
      Başbaşa uyumak son uykumuzu,
      Bu hayal içinde... ve ufkumuzu
      Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
      Havayı dolduran uhrevi ahenk.
      Bir ilah uykusu olur elbette
      Ölüm bu tılsımlı ebediyette
      Belki de rüyası büyük cetlerin,
      Beyaz bahçesinde su seslerinin.

      AHMET HAMDİ TAMPINAR