William Shakespeare

      William Shakespeare

      Sone 22
      .
      Yaslisin deseler de bana,inanmam aynalara,
      Genclik ve sen ayni yastasiniz ya!
      Ama zamanin yol yol izler actigini görürüm de sende,
      Anlarim,ergec bana da gelip catacak ölüm.
      Seni bastan ayaga saran su güzellik var ya,
      Yüregimin en gösterisli örtüsü de o iste benim.
      Gügsünde yasadikca yüregim, yüreginse ben de arttikca,
      Kim der ki, nasil diyebilir ki, senden yasliyim?
      Yeni dogmus yavruyu sakinir gibi ebesi,
      Tasidigim yüregin üstüne ben nasil titreyeceksem.
      Nasil sakinacaksam kendimi, kendim icin degil, senin icin;
      Öyle sakin iste sen de kendini, ey sevdigim!
      Geri gelir sanma yüregin, benim yüregim öldükten sonra;
      Bana vermistin onu, unutma, geri almamak üzere bir daha.
      .

      SENİDE VURURLAR EY ACI !!!

      SACİT ONAN'IN YORUMUNDAN DİNLEMEK İSTEYENLER AŞAĞIDAKİ LİNKTEN İNDİREBİLİR

      hemenpaylas.com/download/1090599/Sacit_Onan_-_Aci.wma.html

      OKUMAK İSTEYENLER OKUSUN

      Acı

      seni de vururlar bir gün ey acı
      uçuşup durduğun kanatlarından
      sazın sözün türkülerin tükenir
      ellerin koynunda kalakalırsın

      şakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı
      gül açan yüzlerimizde
      göğeriyor rengin senin de

      biz seni
      tâ eskiden tanırız hani
      göğüslerimize taş olur inerden
      avuçlarımızda hira dağıydın

      al atların tan yerine ayarlanmış yelelerinde
      akdeniz rüzgarlarına karışan sendin

      biliyorum
      hiçbir tarıh yazmayacak ve bir
      sır gibi kalacak yakılan kitaplarda
      göbek bağı anasından henüz çözülmemiş
      bebelerimize mitralyözlerin okyanus ötesinden
      ayarlandığını

      seni de yakarlar bir gün ey acı
      bir taptuk kul gözlerinden vurursa
      parmakların eğri ağaç tutmaz
      çığlıkların çağlar aşar duymazsın

      ve ben biliyorum
      örümceği, mağarayı, güvercini, asâyı

      ve ibrahim'in baltasını
      biliyorum

      nereden başladı bu kesik dans
      ve bu dansa karşı afyonlanmış hecin yüzlü
      insanlar kim?

      kim kimin yanında
      kim kimin karşısında

      meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim

      üsküdür kız lisesinde okuyan genç kız
      çantasında kimin fotoğrafını taşıyor

      kadıköy vapurunda sigara tüttüren delikanlılar
      neden gülüyorlar ki

      seni de vururlar bir gün ey acı
      filistin'de sapan taşlı çocuklar
      dalın, kolun, fidelerin, budanır
      kuru bir kütükle kalakalırsın

      öyle bakmayın balkonlarınızdan
      fırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu,
      damarlarımızı yırtıyor
      tuna nehri, onulmaz boşnak sızıları
      pompalıyor yüreğimize

      pilevne türküleri ağıtlara dönüşürken,
      çeçenya'da yiğitler
      inancın emeğin/ve aşk'ın
      kılcal damarlarına ulanıp sustular...
      ve ne bağdat'tan
      ne şam'dan
      ne mekke'den
      ne diyarıbekir'den
      ne istanbul'dan
      ne buhara'dan
      bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi
      duymuyor

      seni de vururlar bir gün ey acı
      halepçe'de soldurulmuş gül gibi
      bu sevdaya düşsen, sen de yanarsın
      suskun, sıcak, uzun yaz geceleri

      ve siz
      ey analar,
      hani siz, gecelerinizi böler, çocuklarınıza ninniler
      söylerdiniz

      hani siz, fatihler doğururdunuz...

      gelin-kızların giysileri kirletildi
      çocuklar hep yetim kaldı

      'elem yecidke yetimen feava'

      ve ben biliyorum
      ben biliyorum
      istanbul'un
      bağdat'ın
      diyarıbekir'in
      mekke'nin
      buhara'nın
      birbirine nasıl bağlandığını, nasıl çözüldüğünü/sonra
      ey insan
      ey insanlık
      ayağa kalk

      kolları ve bacakları budanmış delikanlıları
      boyunları gövdelerinden ayrılmış insanları
      gözleri uyur gibi kapanmış, kan pıhtıları içindeki bu
      çocukları

      gelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyin
      ve bir gün
      bu dünya
      gül bahçesine dönecek
      bunu böyle bilin/ ve
      unutmayın
      .

      Ferman Karaçam
      VAZGEÇTİM

      Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
      Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
      Değil mi ki, çiğnenmiş inancın en seçkini,
      Değil mi ki, yoksullar mutluluktan habersiz,
      Değil mi ki, ayaklar altında insan onuru,
      O kızoğlan kız erdem, dağlara kaldırılmış,
      Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
      Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
      Değil mi ki, korkudan dili bağlı sanatın,
      Değil mi ki, çılgınlık sahip çıkmış düzene,
      Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
      Değil mi ki, kötüler kadı olmuş Yemen' e
      Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
      Seni yalnız komak var ya, o koyuyor adama.

      William SHAKESPEARE
      İnsanları yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz.
      RAHİBE TERESA.
      korkuyorum

      yagmuru seviyorum diyorsun
      yagmur yagınca şemsiyeni acıyosun
      güneşi seviyorum diyorsun
      güneş açınca gölgeye kaçıyorsun
      rüzgarı seviyorum diyorsun
      rüzgar çıkınca pencereyi kapatıyorsun
      işte,bunun için korkuyorum
      benide sevdigini söylüyorsun

      William shakespeare
      İnsanları yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz.
      RAHİBE TERESA.