O.K.U.M.U.Y.O.R.U.Z

      O.K.U.M.U.Y.O.R.U.Z

      Son yıllarda yapılan araştırmalar, Türk toplumunun sosyal, ekonomik ve siyasî şartlarında önemli değişiklikler olmasına rağmen, kitap, gazete, dergi ile arasının iyi olmadığını, toplumumuzun okumayı bir alışkanlık ve hayat tarzı hâline getirmediğini göstermektedir. Meselâ, Millî Eğitim Bakanlığı'nın 1993 yılında yaptırdığı bir ankete göre, gençlerin % 61'inin son bir ayda hiç kitap okumadığı, % 13,4'ünün ise bir kitap okuduğu ortaya çıkmıştır.4
      Yine yapılan bir araştırmaya göre, ülkemizde okumaya aday ilk grubu oluşturan üniversite gençliğinde okuma oranı % 37,1'dir.5
      1993 yılında yapılan bir başka araştırmaya göre ise, yaz aylarında nüfusu üç yüz binin üzerine çıkan Bodrum'da:

      127 kahvehane
      230 içkili restoran
      103 kafe-bar
      12 disko
      3 gazino
      2 kumarhane
      2 kitapçı var.

      Açıkça görüldüğü gibi Bodrum'da her şey var, ama kitap yok, kitap okuyan yoktur.

      Enteresan, üzerinde düşünülmesi gereken bir konu da 1973-1975 yılları arasında Türkiye'de 30 bin kitapçı var.
      1993 yılında ise üçbin beşyüz. Onlar da, kaset, oyuncak, kırtasiye satarak ayakta kalmaya çalışıyorlar.
      Bir başka ilginç durum ise, 1983'te Türkiye'de 7.180 çeşit kitap basıldığı hâlde, bu 1992'de 6.151'e düşüyor.

      Aynı yıl, yani 1992'de çeşitli ülkelerde basılan kitap sayısı (çeşit olarak) ise şöyledir:

      Fransa'da 37.308
      İngiltere'de 48.069
      Almanya'da 64.761
      Japonya'da 42.217
      ABD'de 85.121

      Günlük gazete satışlarında da, Türkiye ile diğer gelişmiş ülkeler arasında benzer uçurumlar dikkati çekiyor. Türkiye'de verilen bütün hediyelere, yapılan bütün promosyonlara rağmen gazetelerin toplam tirajı üç milyonu bir türlü geçmiyor.

      Toplam tiraj Japonya'da 68 milyonu, ABD'de ise 63 milyonu geçiyor.

      Bir Japon, yılda 25 kitap okuyor,
      Bir İsveçli, yılda 10 kitap okuyor,
      Bir Fransız, yılda 7 kitap okuyor.

      Türkiye'de ise 6 Türk, yılda 1 kitap okuyor. Hâlen ülkemizde 95 kişiye bir kahvehane, ama 65 bin kişiye bir kütüphane düşüyor.
      Ayrıca Japonya'da, ayakta kitap okuma alışkanlığı bile 'taşiyomi' adıyla sözlüğe geçtiği hâlde, bizim ülkemizde bırakın ayakta kitap okumayı, evlerde kitapların yüzüne bile bakılmamakta ve kitaplar genellikle vitrinleri süsleyen bir aksesuar olarak kullanılmaktadır.

      Neden az okuyoruz?:

      Millî Eğitim Bakanlığı'nın 1993 yılında yaptırdığı bir ankete göre insanımızın okumama sebepleri oran olarak şöyledir:

      1-Kitap okuma alışkanlığının olmaması: % 50,2
      2-Yeterince zaman bulunamaması: % 16,6
      3-Boş zamanlarında yoğun olması: % 10,6
      4-Tv, video ve sinemanın tercih edilmesi: % 10,5
      5-Kitap fiyatlarının yüksek olması: % 4,6
      6-Dersleri sebebiyle okuyamama: % 3,4
      7-Diğer sebepler: % 1,9
      8-Cevap yok: % 2,27 7

      Görülüyor ki az okumamızın en önemli sebepleri okuma alışkanlığının olmaması, tv, video ve sinemanın kitap okumaya tercih edilmesi. Fakat bu konuda Türkiye'de özellikle belirli kesimler, yıllarca daha çok, kitap fiyatlarının ülkemizde yüksek olmasını en önemli sebep olarak ileri sürmüşlerdir. Halbuki yapılan araştırmalar bunun doğru olmadığını ortaya koymaktadır. Hem yukarıdaki ankette kitap okumama sebepleri içinde sayılan, kitap fiyatlarının yüksek olması % 4,6 gibi küçük bir oran teşkil etmekte, hem de TÜYAP'ın 1992 Kasım'ında İstanbul'da düzenlediği kitap fuarını gezenlerin % 56'sının aylık gelirinin iki milyon TL civarında olması, aylık geliri 12-14 milyon lira olanların oranının ise yüzde değil binde sekiz civarında olması bu görüşü çürütmektedir.
      Ayrıca yapılan bir başka araştırmaya göre 1993 yılında Bodrum'da içilen yerli içki 1 milyon 428.572 şişe, yabancı içki 55 bin 715 şişedir.
      Yine aynı araştırmaya göre, Bodrum'da 1993 yılında 6 milyon 100 bin paket yerli sigara 2 milyon 400 bin paket yabancı sigara tüketilmiştir. Yani içki için para var, sigara için para var, fakat kitap için yoktur. Kitap, içki ve sigaradan çok mu pahalıdır?

      Bizce toplumumuzun az okumasının gerçek sebepleri şunlardır:

      1-Okuma alışkanlığımızın olmaması. Okuma ise büyük ölçüde bir alışkanlık gerektiriyor. Eğitim sistemimiz kitap okumayı teşvik edici, bunu bir alışkanlık hâline getirici nitelikte değildir.

      2-Tv, video, sinema bizi engelliyor. İnsanlar gece boyunca hiçbir seçim yapmaksızın 4-5-6 saat durmadan tv seyrediyor.

      3-İnsanların derd-i maişetle meşgul olması. Başka hiçbir şey düşünememesi.

      4-Okuyan, düşünen insanlara karşı yıllardan beri takındığımız olumsuz tavır.

      5-(Gazeteler için ise) Basına karşı duyulan güvensizliktir.
      Halbuki 21. yüzyıla, bilgi çağına girerken, eğer Türk toplumu dünya üzerinde iyi, güzel bir yer edinmek istiyorsa, okumak, düşünmek ve buna bağlı olarak tartışmak, sorgulamak ve eleştirmek ve bilim üretmek zorundadır. Ancak bunları gerçekleştirdiği zaman gelişecek, çağdaşlaşacak ve yer yüzünde tekrar ecdadına lâyık olduğu yeri alacaktır...



      Dipnotlar

      1. Nihat Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, İst., 1977, s. 223,224.
      2. İlber Ortaylı, İstanbul'dan Sayfalar, İst. 1993, s. 174.
      3. Ziyad Ebuzziya, "Zaman", 10 Şubat 1992.
      4. "Milliyet", 31 Temmuz 1993; "Zaman", 9 Ağustos 1993.
      5. 1990 Türkiye Kültür ve Sanat Yıllığı (Türkiye Yazarlar Birliği Yayınları), Ankara, 1990.
      6. Bedri Katipoğlu, Niçin Az Okuyoruz?, "Zaman", 21 Şubat 1998.
      7. "Milliyet", 31 Temmuz 1993.
      Hak(cc) kuluna eyler nazar
      Dört kalıptan Adem dizer
      Kalleş gelmiş CUMHURİYETİ bozar
      ATAM sana haber olsun

      ENELHAK
      Hey gidi hey.

      75 de, yol yok dogru dürüst, kisin camurunda, yagmurunda pazara gidip kitap almistim.

      gece lüksün isiginda kitap okuyorum,. Adile anam geldi. elinde balli süt bardagi.

      "ogul, o kada okuma zararlidur" dedi. rahmetli ne yapsin. okuyanlar hep anarsit! olmus. beni korumak istedi.

      ****

      ülkemizde kitap okuma acilen desteklenmelidir.
      Türk olsam olmasam, ben Türk dostuyum,
      Türk olsan olmasan sen Türk düşmanı!
      Çünkü benim gayem Türk'ü yaşatmak
      Seninki öldürmek her yaşatanı!

      Ziya Gökalp

      Çok yaşa Nazmi Kardeşim

      Hemşin'de dehe elektrik yokken Şişeli Lamba altında okuduğum kitapların verdiği zevki bir daha asla tadamadım. Şişeli Lamba altında deli gibi ve hevesle yazdığım onlarca kısa hikaye ise hayatımın en büyük kayıplarındandır. Bir taşınma sırasında gençlik yılllarımın eseri 2 tane harita metod defterini kaybettim.
      Geriye sadece Şişeli Lambanın titreyen ışığı ve o ışığın tahta tarabalardaki titreyen görüntüleri kaldı.
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      77 de rahmetli babamla kisin sirt köyündeyiz. evin misafir odasi genis diye, ikimiz oraya yerlestik. biryandan ocakta kütük yaniyor bir yandan gaz lambasinin alevi oynuyor.ben bol bol kitap okuyorum ama babam odada oldugu icin sigara icemiyorum. pencereyi hafif yukari kaldiriyorum, sigarayi caktirmadan iciyorum. halbuki ciksana disari, rahat rahat icesen zikkimi.:). yok ben kitaba dalmisim, bir an bile birakmak istemiyorum.

      rahmetli adile anam, sigara icmeyelim diye söylenirdi bize. biz hemen, "ana bi daha icersem agzumden burnumden gelsun" derdik.

      rahmetli hemen üzülürdü, "yok yok ogul, öyle dema"
      Türk olsam olmasam, ben Türk dostuyum,
      Türk olsan olmasan sen Türk düşmanı!
      Çünkü benim gayem Türk'ü yaşatmak
      Seninki öldürmek her yaşatanı!

      Ziya Gökalp